2.03.2007

KAPININ DIŞINDA KALMAK.. ( ya da Dışındalık Sendromu )


Dün gece,
vatanımıza milletimize hayırlı uğurlu,
pek bi yeni kanalımız Fox’ da,
Powertürk’ ün ödül törenini seyrettim..
Ayyy seyretmez olaydım!!!
Yine içim katıldı,
fenalaştım,
ayılıp bayıldım..

Allahım çocukluğumuzdan beri hep,
"kompleksli bir milletin evlatları" olmaktan kurtulamayacak mıyız biz?
Nedense gerçekleşen güzel şeyler,
hep bizim dışımızdadır,
hep "yabancı" dır..
Ulan adamlar ne icat yapmış beeee..
Ulan adamlar ne şarkı yapmış beee..
Ulan adamlar ne film yapmışlar beeeee..
Ula ula adamın ürettiği arabaya bak beeee..

Ulan neden bunlar hep "dışarıda bir yer" de oluyor da,
neden biz hep "uzaktan ve geriden" izliyoruz?
Sanki dünya kendi içinde yaşayan,
gelişen,
üreten,
cıvıl cıvıl bir yer,
ama biz o dünyada değiliz!
Uzakta bir fanus içinde yaşıyoruz,
"adamlar bir şey üretse" diye bakıyoruz..
Sonra da o cam fanusumuzun kapağını azıcık aralayıp,
dünya paralar bayılarak,
onların ürettiklerini içimize alıyoruz.
Ardından hemen kapatıyoruz kapıyı
ve hemen tekrar izole oluyoruz..

Ne yalan söyleyeyim,
küçükken hep yurtdışında yaşamak isterdim.
Çünkü dediğim gibi,
sanki orası gerçek dünyaydı da,
bizimki sanal bi dünyaydı..
Büyüyünce ben de katılacağım gerçek hayata,
karışacağım gerçek insanların arasına diye hayal kurardım..
Büyüdükçe bu hayaller de yavaş yavaş suya düştü tabi..

Ama şu yaşa geldim,
hala bunu yaşıyoruz,
hala aşamadık bir şeyleri...
Hala kendimizde,
yeni yürümeye başlayan bebeklere gösterilen
"ama onlar gelişmekte olan ülkeeeeeeeeeeeeeee"
şefkatini bekleme hakkını buluyoruz!!
Pardon?
Ne gelişmekte olan ülkesi be!
Basbayağı geri kalmış ülkeyiz biz..
Uyanın artık!
Kimse gelip bizim başımızı okşamayacak..
"aman da hadi tay tay türkiyem, yavaş yavaş hoppa hoppa" demeyecek..
Bizi omuzlarında taşıyacak bir babamız da yok..
Kendi kendimize ne yaparsak o!!
Ama biz hala çocuk kalmaya,
emekleme dönemini aşmamaya gönüllüyüz..

En basit bir ödül törenini bile beceremiyoruz!!
Sunucu Meltem Cumbul,
söyleyeceği sözleri bir kere önceden okumamış,
zaten doğaçlama konuşma yapma gibi bir yetenek durumu da söz konusu değil..
Saçmaladıkça saçmalıyor...
Yorumları yarım yamalak,
bir hikaye anlatmaya başlıyor,
sonunu bağlamayı unutup,
"şimdi de adaylara geçiyoruz" diye anons yapıyor..

Ödül vermeye çıkanlar,
ne bir konuşma düşünmüşler,
ne de herhangi bir hoşluk..
"önce adayları izleyelim sonra ödülü verelim" basit sırasını bile karıştıracak kadar özensizler..

Adaylar zaten komik..
En iyi grup dalında bir çok iyi gruba yer verilmezken,
MFÖ ve Hepsi’ yi yanyana aday yapma aymazlığına düşüyorlar..
Halk da geri kalacak değil ya,
siz bu gaflete düşerseniz,
biz bunu bi adım daha ileri götürürüz deyip,
MFÖ varken Hepsi grubunu en iyi grup seçiyorlar..
( halkın seçim yapma gücü belli zaten! )
En İyi Grubumuz gecede canlı performans sergileyemiyor,
playback yapıyor..
Düşünün herhangi bir "yabancı" nın bu töreni izlediğini..
"En iyi grup - canlı performans sergileyememek" tanımlamalarını nasıl aynı cümle içinde kullanabiliyorsunuz diye sormaz mı adama?

Organizasyon zaten başka bir alem..
Cumbul’ un anonsu bitmeden adaylar görüntüye geliyor,
laflar yarım kalıp hoop birden reklamlar ekrana çıkıyor,
arada set ekibinin konuşmaları canlı yayına karışıyor
( kamera biiir kamera ikiiiiiiii gibi dialoglar mesela )

Adaylar orantısız,
seçilenler tuhaf..
Kötü, kötü, kötü yanii..
En son ben kanal değiştirirken,
Cumbul ödül alanları sahneye çağırıyordu,
kimse de iplemiyordu..

Yani bunu bile beceremiyoruz..
Kendimi bildim bileli,
iyi bir organizasyon yapamayız,
böyle gecelerde hep sorun çıkar,
senkronize dans edemeyiz,
yani 10 tane Türk ayağını aynı anda kaldırıp aynı anda yere koyamaz!!!
( bu konuda çok iddialı olan Hepsi’nin dün geceki performansını seyretmeniz lazımdı, berbattı! )

Lafın özü şu..
Biz yapamıyoruz,
biz beceremiyoruz,
biz üretmiyoruz..
O yüzden gerçek dünya hep dışarıda kalıyor,
bu sayede "dışarıda kalan" olmanın kompleksini hep içimizde taşıyoruz..
Onlara kasabın önündeki kedi gibi,
ağzımızda sularla bakıyoruz..

Bir şey söyleyeyim mi?
Daha çok bakarız!!



2 yorum:

keşkül dedi ki...

Çok eğlenceli bi konu :p
Ben yıllar önce daralcan olduğum için oscar dışında o da uyumazsam bu tür törenleri seyredemiyorum..Ciddi olarak ciddiyetsizliklerinden bunalıyorum..
Dur dedikodu yapiym biraz..Sezen Aksu'yu göstermişler aday..Kadın diyo ki " Ya benle uuraşmayın artık..Ben sezenim ne ödülü naapiym ödülü?Bu yıl taş gibi albümüyle Ajda var işte ona versenize.." demiş..Yine de kabul etmemişler..İkinize de onur ödülü verelim demişler dalga geçer gibi..Bi de radyo ödülü..Tel açıp "Eğer gelecekseniz verelim , gelmiycekseniz başka birine verelim ödülü .." demişler..Ee ne anladım ben bu en iyi programcı ödülünden..İnandığım bi klişeyle bitireyim kompleks suçlamasına maruz kalsak ta..Biz adam olmayız..

alpernatif dedi ki...

RTE bir grup değil miydi yahu?
Ellerine sağlık