14.03.2008

son durum...


“ bir an “ gelecek.
ve ben “ yaptıklarımın hepsine değdi. “ diyeceğim.
( umarım )

ama o an gelinceye kadar,
bunca yorgunluğu kaldırabilecek miyim emin değilim.
fiziksel + ruhsal bakımdan çöküntü vaziyetteyim.
öyle bir kafa karışıklığı ki akıllara zarar.
yine de dışarıdan bakıldığında idare eder görünmekteyim.
( bu da bi nevi ilginç bi deneyim )

hazırlıklardaki son durum raporunu geçeyim:
cumartesi sabah sevgilim ve babasıyla beraber yeni eve gittim.
çünkü koltuklar teslim edilecekti.
beklerken çelik kapının bütün kilitleri değiştirildi.
daha sonra biz çok fazla bekleyemedik
ve müstakbel kayınpederimi
- durun tamam alışıcam, ama zamanla -
evde beklemede bırakarak benim gelinlik provama gittik.
provadan çıkınca,
uzun birkaç tur atıp,
nikah davetiyelerimizi
ve şekerleri seçtik.
özellikle koza’ da,
kendimi bir anda kucağımda tonlarca dosyayla,
binlerce davetiye modeline bakarken bulunca,
bu işlere ne denli yabancı olduğumu fark ettim.

ve herkeslere benzer bir şey yaparsam,
elimde acemice ve eğreti duracağını fark ettim.
sırf bu nedenle esprili bi şiyler yaptırmaya karar verdim.
zaten sevgilimle çizdiğimiz hayat modelimize,
güllü – dallı ve dantelli bi şiyler pek uygun düşmezdi.
bu dünyada en sevdiğim şeylerden biri sinema olduğuna göre,
bize ancak şöyle bir şey iyi gider dedim.
( fotoğrafı internet sitesinden aldım.
o yüzden davetiye üzerinde yazan isimlerle ve tarihlerle hiç bir bağlantımız yok.
sadece modeli görün diye )





nikah şekerimiz de damatlı gelinli,
davetiyemize uygun,
biblomsu bişiydi.

bu işlemlerden sonra evimize tekrar gittik.
koltuklarımız ve yemek odası gelmişti,
onları yerleştirdik.
bu kadar işi hallettikten sonra,
üstüne gidip bir de salon için perde seçtik!
bunca şeyi becerebilmenin sonunda kendimize bir ödül vermeyi görev bildik
ve geç bir matinede “ no country for old men “ i seyrettik.

sinema çıkışında sevgilim,
bir gün için bu kadar aksiyon ve yorgunluk bize yetmez diye düşünmüş olacak ki,
cep telefonunu sinemada unuttu!
geri dönüp onun bulunmasını
ve tutanak filan tutulmasını bekledik.

pazar günüyse tam bir teraneydi.
masko - ikea – avcılar vs mekik dokuduk
ve ancak yatak odası takımıyla,
beyaz eşyaları seçebildik.

bu haftasonu yine koşturmacaya kaldığı yerden devam gibi görünmekte.
gözümde yapılacak işlerin toparlanması ise gitgide büyümekte.

ihtiyacım olan biraz daha güç ve şansmış gibi görünüyor.
şimdilik.


6.03.2008

hazırlıklar... başka şeyler ya da..



yapılanlar az - çok belli aslında.ucundan kıyısından da olsa herkesin bu dönemde yapması gerekenler gibi." evlilik hazırlıkları " dendiğinde,bir çırpıda hepimizin aklına geliverenler gibi.farklı olan içeriğive gelişimi.

gittik bi kaç ev gördükten sonra ilk gezdiğimiz evi tuttuk mesela.zaten masrafı da yoktu pek.badanası da oldu bu arada.duvarlarımız " venedik sarısı " artık.

bi hafta içinde koltuklarımızı aldık sonra.kenarları kahverengi mobilya/deri olan klasik takımlardan alacaktık az daha.neyseki henüz tümünü kaybetmediğimiz sevgili ruhlarımız devreye girdi azzz sonra." şöyle rahat, açık renk bi şiyler istemiyor muyduk biz? " dedikve gidip krem rengi,pofuduk ve çok rahat,şu takımı seçtik.
( fotoğrafı mobilyanın orjinal sitesinden aldım )



etrafımızda anne-baba filan hak getire tabi.görseler dünyada aldırmazlar zira.yok çok açık renk de,badananıza gitmez de,temizlemesi derttir de.en ufak şeyi saatlerce seçtirtmezler size.sırf bu sebepten yanımızda - mecbur olmadıkça - bir büyük! olmadan gidiyoruz alışverişe.çabuk kirlenme gibi sorunlar da yalnızca bize ait olmuş oluyor böylece.sabunlu suyla silinio dedi satan çocuk hem.( ne var? )

bizim herşeyi çabucak almamıza,içimizden geldiği gibi verdiğimiz hızlı kararlarımıza şaşırıyorlar.bizse herşeyi kırk yaracak kadar vaktimiz olmadığının farkındayız oysa.milleti memnun etme çabasını da minimumda tutuyoruz ayrıca.

gelinliğimi seçmemse 3-4 saatimi aldı yalnızca.üstelik en ufak bir model de yoktu kafamda.bir kaç dükkan gezdim,1-2 katalog ezberledim ve farkettim kibütün gelinlikler birbirine benziyorduve ben farklı bir şey giyecektim.
baktığım her mekanda metrelerce gözümü alan beyaz renkten derhal vazgeçtim.üzerime asla o bemmmbeyaz ayşe teyze bezlerini geçirmeyecektim." organze " gibi tuhaf parıltılı,bana nedense durmadan perdeyi andıran kumaşlardan da çabuk vazgeçtim.
bir kaç adım sonra da onu farkettim.diğerlerinin biraz arkasında duran,17. yy avrupa kadınlarının,saraylarda giydiklerini andıran,krem rengi o " çekici şeyi ".

kesinlikle herkese göre değildi.bir kere tümüyle iddialı ve gösterişliydi.kat kat toplanmış,ipek şantuktan yapılma,V şeklinde ayrılmış arka kısmından,tam ortada akarcasına fransız dantel süzülen eteği,korse biçimli,yine fransız dantelden,arkası tamamen bağcıklı üst kesimi,içimin yağlarını kısmen eritti.tamamen erimesi içinse,gelinliği üzerime giymem yetti.

benim için artık sonuç kesindi.bu gelinlik benimdive diğerlerinin ne kadar da " sade "ya da " parıltılı " veya " uygun " olduğu benim için önemli değildi.çünkü kafamdaki resim netti.

yine de " bir düşünelim biz " denerek dükkan terk edildi," ilerde kafamız rahat etsin " düşüncesiyle bir kaç yer daha gezildi.ama ben ne başka bir gelinliği üzerime giyip denedimne de başka bir tanesini az da olsa beğenebildim.
artık kalbim,o diğerlerinden hemen ayrılan,dönem filmlerinden fırlamış gibi duran,koyu gelinlikteydi.

yine yanımızda başka kimse olmadan,sadece sevgilimle gittikve bu " tamamdır " dedik.kimin ne diyebileceğini,yine önemsemedik.( allah sizlerin başına benim gibi gothic gelin vermesin, ne diyim )

saçlarımı da o gün açık bırakmaya,gözlerime her zaman yaptığım,altları koyu koyu,kalın kalın çizilmiş makyajı yaptırmaya karar verdim.

şimdi bu haftasonu seçilecek,diğer eşyalar var sırada.bu kez annemler olacak yanımızda.size bol bol anlatmaya değecek,ilginç malzemeler çıkacak galiba.



PS : az önce ilk kez coca cola zero içtim." diet kolanın içine soda katılmışı bu yahu! " dedim.ama işin ilginci,beğendim.günde 1,5 litre light kola tüketen biri olarak,bu ürüne yatay geçiş yapabilirim.( ya da yapmayabilirim )