14.12.2013

16 Aralık


Yazmak istiyorum,
çok yazmak istiyorum,
çok anlatacak şey var,
mesela mevcut evimi satıp başka bir ev aldım,
oraya taşındık,
onun hikayeleri,
sağlık durumları vs.ler.

Bunlarla ilgili elbet döneceğim,
ama beni bugün buraya getiren yine yeni yeniden Galatasarayım.

Çok büyüksün ki,
vizyonsuzlara karşı -UEFA Ligi daha iyiydi, daha çok ilerlerdiniz- ,
söylediklerini kaale bile almadıklarımıza karşı - Schalke tır gibi ezer. GS'ın Juve'yi eleme şansı Fethiye'nin FB'yi eleme şansı kadardır- ,
büyüklüğünü,
Avrupa Fatihi olduğun gerçeğini gösterdin
ve Real Madrid ile Juventus' un olduğu gruptan çıktın,
hem de Juventus' u yenerek çıktın,
hem de 2'ye bölünmüş karlar altındaki bir maçta,
Portekizli hakeme karşı da çıktın.

Bana da geleneksel Şampiyonlar Ligi kura çekimimi yapmak kaldı tabii.
Burada paylaştım mı hatırlamıyorum ama ben bu işi geçen seneden beri yapıyorum.
Hem grup aşamasında hem de elemelerde kendi kuramı çekiyorum.

Grup aşamasında ancak Kopenhag'ı tutturmuştum.
Yalnız bu sefer Galatasaray'ı hep zor takımlarla buluşturmuşum.
İnşallah tutturamam diyeyim ve sonuçlara geçeyim:

Öncelikle düz çekim yaptım,
yani birinci sıradan gelen (Real hariç ) 7 takımı yazdım ve çektim, çıkan:
Dortmund :((

Sonra gerçek kura mantığıyla,
yani 16 takımın da adını yazarak
ve ilk başta aynı grupta olanlar birbirine çıkamaz,
aynı ülkeden gelenler birbirine çıkamaz kurallarını da hesaba katarak
( her çekişte söz konusu ülkeleri çıkarıp-dahil ederek)
çekim yaptım,
ortaya şu tablo çıktı:

Dortmund - Zenit
Real - Milan
Manu - Schalke
Bayern - GALATASARAY (çok özür dilerim, kura öyle çıktı, inş. yanılırım )
PSG - Man. City
Barcelona - Olym.
Chelsea - Leverkusen
Ath. Madrid - Arsenal

İşte böyleyken böyle.
Gerçek kuradan sonra sonuçları da aktarırım.

Esenlikle kalın :))

Edit: Chelsea geldi. Bilemedim kötü mü oldu iyi mi? :))







9.05.2013

ŞAMPİYONLUK GÜNÜ ÖYKÜSÜ


Merhabalar,

koyu Galatasaraylı bendenizin maça gitme isteği vardı geçtiğimiz pazar günü için.
maç biletleri perşembe satışa çıktı ama sadece belli bir kredi kartı olanlara!
genel satış için cuma günü beklendi,
fakat 55.000 kişilik stadın 42.000 kadarı kombine olarak çoktan satıldığından,
zaten azıcık kalmış biletlere bir de 1 gün boyunca erişimim olmayınca,
sıra bana geldiğinde "tükendi" yazısıyla karşılaştım tabii.


bir de bu yıl bizim bilet alma sistemimiz değişti.
artık bilet yalnızca bilet.galatasaray.org adresi üzerinden alınabiliyor.
o yüzden hiç bilmiyorum bilet iadesi yapılıyor mu,
iade eden olursa tekrar siteye koyuluyor mu yoksa son gün gişeden mi satılıyor.
hiçbir konuda en ufak bir fikrim yok.


"tükendi" yazısıyla defalarca kez karşılaşmama rağmen,
3-5 dakika aralıklarla belki 100 kere giriş yaptım siteye.
her seferinde aynı sonuç.
bilet yok.
1000 kere de yenilesen değişecek bir şey yok.


maç günü geldi.
o gün zaten en önemsiz maçlara bile zor bilet bulunur,
çünkü artık son dakikadır yani,
o zamana bıraktıysan biletsiz kalmak sana müstehaktır gibi bir hava vardır.
ben maç sabahı uyandığımda bunu da bilmeme rağmen yine girdim siteye.
yine bilet yok.
kalktım yüzümü yıkadım tekrar denedim.
olmadı.
deli gibi amaçsız sürekli denedim.
sonunda artık arkadaş olduğum "tükendi" yazısı yerine koltuk seçme menüsü çıktı!
o kadar şaşırdım ki,
bir hata olduğuna emin olarak adımları gerçekleştirmeye başladım.
babamla gideceğimiz için 2 koltuk istedim,
vermedi.
1 koltuk istedim, verdi!
sepetimde 1 bilet var ama bana 2 tane lazım!
tekrar o meşum tükendi yazısı çıkmaya başladı mı bir de!
yenile yenile diye uğraşıp F5 tuşunu aşındırırken bir bilet daha düştü!
sepetimde 2 bilet oldu fakat yanyana değiller
ve pahalı yerdeler.
Batı VIP!
ama kimin umurunda?
zaten yılda 1 kez gidiyoruz maça
ve kazanırsak şampiyon olacağımız maç!
üstelik babam kredi kartı numarasını vermiş
-fakat 250 TL'ye kadar harcamak koşuluyla-
benim biletler 700 TL tuttu ama babamı ararsam sayfada kalma sürem bitecek
( her girişte 10 dk kalma hakkı var bu arada )
gözümü karartıp bastım "siparişi onayla" butonuna,
hata verdi!
dedim ki,
biliyordum zaten maç günü pahalı yerden de olsa bilet kalmayacağını.
aklım bunu diyor ama elim durmuyor,
2 gündür yaptığım gibi yine basıyorum yenile tuşuna,
tekrar giriyorum kredi kartı numarasını
ve gözlerime inanamıyorum
"siparişiniz onaylandı" yazıyor ekranda.
bilgilerimi mail olarak göndereceklermiş!
yahu diyorum hangi bilgilerim?
şampiyonluk maçında en güzel yerden Galatasarayımı izleyeceğim yerin bilgileri mi?


maile bakarken bile şok üstümde hala!
babamı arıyorum,
o günkü programı doludur, kendini ayarlasın diye.
önce sevinsin diye iyi kısımlarını söylüyorum,
günlerdir nasıl uğraştığımı,
bilet bulmanın ne kadar zor oluğunu filan.
sonra da fiyatını ve yanyana oturamayacağımızı söylüyorum.
kızacak sanıyorum ama o da o kadar seviniyor ki kızamıyor.
yanımıza oturanlardan rica ederiz belki koltukları değiştiririz diyor.
o biletler karaborsada 1.000 TL eder ama onları satmak kendimize ihanettir 10.000 TL bile verseler satmam diyor.
işte cimbomlu böyle olur diyorum ben de.


yalnız bir sorun daha var,
internetten alınan biletler ancak bir kaç GSStore'dan teslim ediliyor
ve bu işlem ancak 15:00'e kadar yapılabiliyor.
yoksa gişeden almak zorundasın ki bu da maç günü olduğundan 2-3 saat sıra beklemek anlamına da gelebilir.
erkenden yola çıkıyoruz,
stada yakın olan Metrocity'den biletlerimizi sorunsuz alıyoruz.
( ben biletler elimize geçene kadar
son anda bir şey olacak
"sitede hata oluşmuş, bilet yok biz size paranızı iade edelim" diyeceklermiş korkusu yaşıyorum. )
bir de marşlarımızın olduğu bir CD alıyoruz dönüşte dinlemek için gişeden.


yemek falan da yiyoruz ama çok vakit geçmiyor,
5 gibi staddayız!
daha maça 3 saat var,
maçın kendisi,
sonrası-kutlaması filan derken nerden baksan 5-6 saat daha dışarıda kalmam lazım.
benim gibi başı dönen birisi için,
böyle gürültülü yorucu bir ortamda bu denli uzun zaman bulunmak büyük korku kaynağı.
sürekli nasıl dayanacağımı düşünüyorum,
gücümü idareli kullanmaya çalışıyorum.


ama stadımız o kadar güzel ki,
yerimiz de öyle,
futbolcuların sahaya çıktığı tünelin biraz üstündeyiz,
Fatih Terim'in oturduğu yer çaprazımızda,
futbolcu aileleri hemen aşağımızda.

önce şampiyon kürek takımımız kupalarıyla stada geliyor,
sonra Vedat İnceefe'ye ödül veriliyor,
ısınma hareketleri vs derken maç başlıyor.

sahadan gelen çim kokusu,
futbolcuların burnumuzun dibinde olması,
yaptığımız inanılmaz tezahüratlar,
çalınan marşlar,
attığımız 4 muhteşem gol,
tüm camia kenetlenişimiz,
üzerine rakibin de yenilmesinin ardından şampiyonluğumuzu ilan ediyoruz!!!


yine en büyük Galatasaray!
futbolcular maç sonrası hemen yakımızdaki Fatih Terim'in yanına gelince,
resmen şampiyonluğun ilk dakikalarını futbolcularla burun buruna kutluyoruz.
sonra kimse sahaya inmiyor,
taşkınlık yapmıyor,
itiş kakış olmuyor.
sadece futbolcular ve Fatih Terim çimenlerin üzerinde,
kutluyor eğleniyor coşuyorlar.


benim başımın dönmesi sonlara doğru çok artıyor,
otoparka gittiğimizde bitmiş durumdayım ve otoparkta trafik kilit,
tek çıkış olduğundan uzun süre arabada bekliyoruz ve ben artık karbonmonoksit zehirlenmesi geçireceğimizden korkarken,
çıkmayı başarıyoruz.
yolda çeşitli konvoylara gire çıka,
marşlar dinleye dinleye dönüyoruz.
babam beni eve bıraktığında saat 01:30'u bulmuş oluyor.
ve bir şampiyonluk günü,
benim ilk kez stadda şampiyonluk kutladığım gün böyle noktalanıyor!


25.03.2013

Grinin Tonları


merhabalar,

bugün direkt konuya girmek istiyorum.
bu aralar Gri'nin Elli Tonu serisini okuyorum.

2. kitabı bitti 3. kitaba başladım.
aslında seriyle ilgili sinir olduğum bir sürü şey var,

ama başlayınca kolay bırakamama hastalığım olduğu için merak ettim bir kere.

beni bu seriyi okumak için en baştan etkileyen şey filminin çekilecek olmasıydı.
herkes konuşurken konuyu bilmemek beni o kadar rahatsız etti ki,
sonunda dayanamadım başladım.
şimdi de hikayenin tamamını bilme isteğimin peşindeyim.

kitabı okumadan önce öyle bir fikre sahip olmuştum ki,
ben okurken kendimden bile utanacağım filan diye korkuyordum.
yazarın anlattığı bazı sahneler evet cinsel içerikli,

fakat öncesinde korkutulduğum gibi çıkmadı.
kitabın kapağında bile "dikkat yetişkinler içindir" yazınca ben okunmaz bir şeyle karşılacağımı sandım.
evet olaylar detaylı anlatılıyor

ve tabii ki "yetişkin" içeriğe sahip bir kitap.
ama benim okuduğum bir çok "normal" kitapta bundan beter sahneler vardı.
kapağında uyarı filan da bulunmadan üstelik!
bunun tek farkı bu bölümlere 20 sayfada bir falan yer vermesi,

yani çok sık bu konunun konuşulmasının insanı irrite etmesi.

neyse geliyorum beni asıl ve en çok rahatsız eden duruma:
bu kitap bildiğin Twilight!
daha doğrusu onun yetişkin versiyonu!
sakar, doğrucu, fazla süsle püsle işi olmayan, sürprizleri sevmeyen, zenginliğe mesafeli duran, tecrübesiz, kendini sıradan bulan kız tiplemesi,
bildiğimiz Bella!
yemin ederim bir ara Ana'yı okurken gözümde Bella canlanmaya başladı.
Bella üniversiteyi bitirmiş karşısına da vampir yerine Christian çıkmış!

Christian desen Edward'ın insan versiyonu:
aşırı zengin, aşırı yakışıklı, piyano çalar, uçak kullanır, Fransızca konuşur, dünyayı gezmiştir.
ama kendini sevilmeye layık görmez.
sonunda gidip sıradan bir kıza aşık olur,

ama ona yakın olmasının kıza zarar vereceğini düşünerek,
bir müddet kızdan uzak durmaya çalışır.
( evet acı çeken vampirimiz Edward'dan başkası değil )
bu arada da Bella, pardon Ana, "ben onun için çok sıradanım zaten, o muhteşem, neden bana baksın ki?" triplerine girer.

yani olay örgüsünün temeli:
kız sıradan, orta halli,
erkek zengin müthiş özelliklere sahip ama kendisini sevilmez kıldığını düşündüğü karanlık yanları var.

haaa bu arada Jose karakteri de esmerliği, farklı milletten olması vs ile bildiğimiz Jacob.

bir de şu sürekli tekrar eden, birbirinin aynı laflar:
gözlerimi devirdim, dudaklarımı ısırdım-ısırma dedi, parmaklarıma baktım, içimdeki tanrıça şöyle yaptı.
bunlardan herhangi birinin geçmediği tek bir sayfa yok.
ha bir de vücut şampuanı-Christian kokusu.

yeter be! diye kitabı elimden atacağım ama atamıyorum işte :))
zaten Twilight'ı da "filmi çıkan süper bir kitap varmış" diye zorla okumuştum.
şimdi de "filmi çıkacak" diye buna sardım.

son olarak filmde oynaması düşünülen insanlardan bahsedip gideyim:
1-) Henry Cavill
2-) Matt Bomer
3-) İan Somerhalder

bunlardan birinin Grey'i oynama olasılığı çok yüksekmiş.
ben bu role en iyi giden Henry Cavill olur diyorum.
ve kaçıyorum.



20.03.2013

Les Miserables


bu akşam Les Miserables'ı izledim.
hayran kaldım, mahvoldum, etkilendim!

bir saattir youtube'dan şarkılarını farklı ülkelerde farklı sanatçılar nasıl yorumlamış onu araştırıyorum.
hangi birini sayayım?
look down'u mu empty chairs at empty tables'ı mı,
do you hear the people sing'i mi?
i dreamed a dream'i nasıl unuturum ya da one day more'u?

müzikal böyle olur desem abartmış mı olurum bilmiyorum.
çocukluğumda okuyup hüngür hüngür ağladığım bir kitap olmasının da etkisi vardır belki bilmiyorum ama.

" ben sefilleri sevmiyorum " diyenlere oldum olası sinir olurum zaten.
bu filmi de sevmeyen bana gelmesin,
bana söylemesin,
kendi içinde sevmemeye devam etsin.

bu arada bu film varken ya da başka herhangi bir film varken Argo'ya Oscar verenlere selam ederim.

iyi geceler :))

13.03.2013

ASLAN GALATASARAY ÇEYREK FİNALDE!!


ÇEYREK FİNALLLLLL :)))))

NE BÜYÜKSÜN CİM BOMUM!!!

1-0 GERİDEN GELİP,
ÜSTELİK İLK MAÇIN AVANTAJI ONLARDAYKEN,
BU MAÇI ÇEVİRMEK
VE 3-2 GİBİ BİR TARİH YAZMAK!!

SANA YAKIŞIR ASLANIM!!!

GERÇEKLERİ TARİH YAZAR TARİHİ DE GALATASARAY!!!

19.02.2013

bugünler...


*** bu aralar beni güldüren de ağlatan da sadece Galatasaray mıdır nedir?
bkz. Galatasaray sözlük girişi :)
hagi hagi hagiii..

*** Schalke maçı yaklaştıkça heyecan fena artmakta.
bir de o kahrolası "nerede izleyeceğiz?" konusu.
hayır başım dönmese kahvede de izlerim hiç sorun değil de.
uzun süre oturamıyorum sandalye tepesinde.
neyse beni şu hasta halimle haftaiçi gece yarılarına kadar sokaklara mahkum edenlere hakkımı helal etmiyorum.
yaşasın Avrupa maçlarını şifresiz kanalda yayınlayanlar!

*** Umut Sarıkaya / benim de söyleyeceklerim var 3'ü okuyorum.
korkunç dertlerimden belki bir kaç dakikalığına da olsa uzaklaştırır diye.
bu konuda çok başarılı değil ama kitap güzel olmadığından değil, dertlerim çok korkunç olduğundan.

*** ampute sporcu Pistorius'un kız arkadaşını öldürmesi???
Lance Armstrong olayından sonra "ilham verici, işte isterseniz neler başarabileceğinizin kanıtı" diye önümüze sunulan simgeleşmiş bir ismin daha berbat bir olayın içinde yer alması.
kimse ferrarisini filan satmaz artık arkadaş!

*** tüm bunlar olurken minik aslanımız Tunahan'ın vefat etmesi.
bir yandan bu yaşta bu acıları çekti diye üzülürken, bir yandan en azından son isteği gerçekleşti ve Galatasaraylı futbolcularla buluştu diye az da olsa teselli bulmaya çalışıyorum.
acıların son buldu, umarım cennetin en güzel yerinden çarşamba günü Schalke galibiyetini ve bir gün de Şampiyonlar Ligi Kupası'nı aldığımızı izlersin.
melek yavru. huzurla uyu. ışıklar içinde yat.




20.01.2013

sneijder galatasaray'daaaaaaaaa


GELDİ İNSAFSIZ :)))))))

Hoşgeldin Wesley yüreğime,
boş ver be elalem ne derse desin
hadi hadi hadi hadiiii...

Seni beklediğimiz gibi kimseyi beklemedik,
şu an Galatasaray TV'de konuşuyorsun,
taraftarlarla ilgili açıklamalar yapıyorsun,
tüm bunlar inanılmaz şeyler gibiydi, gerçekleşti.

Hoşgeldin, hoşgeldin! :))))