28.10.2007

gün özeti...


selam.keyifler nasıl?geçen haftaki tatsızlıklardan sonra bir nebze olsun düzeldi mi?

ben dünden beri 3 günlük bir tatil yaşayacak olmanın sevinci içindeydim..

ama ilk günü şimdiden geçip gitti bile!
kahrolsun tatil günlerine gözümüzde bu kadar kısa bir boyut biçen zaman terzisi!

bizim için "boş" sayılan 1 günü değerlendirmek için her zaman ne yapıyorsak,

bugün de onları yaptık..s
inemaya gittik.
"kefaret" i izledik..
bazı sahneler çok etkileyici,kostümler,çekim açıları,kısacası her türlü sanat yönetimi vs çok iyiydi de,
biz senaryoda açıkçası öyle çok güzel bir yan bulamadık..
çoğu yönüyle sıradandı..
ama izlerken de sıkmadı..
2. dünya savaşı sırasında geçen aşk öykülerini seviyorsanız,izleyebilirsiniz..

sonra yemek yedik,

sağda solda gezinip cafelerde oturduk,
ekvator' da febenin maçını izledik filan ama,
ben hiç adetim olmadığı halde,
bu aktivitelerin çoğu boyunca sevgilimin omzunda uyukladım..

sebebini bilmiyorum ama,
gözkapaklarım günün büyük bölümünde kapalı kaldılar..

o nedenle yazıyı kısa tutup biraz uyumalıyım şimdi....

yarını da bu şekilde geçirmek istemiyorum çünkü..

gelirim yine..


23.10.2007

Açma Kapıyı!


kapılara bakmak yok artık.
yaklaşan bir adım sesiyle sevinivermek yok..
"sürpriz mi yaptın bana?" diyerek boynuna atlayıvermek..
her yeşil gölgeye "sevdiğim, sen misin?" diye koşmak yok..

12 kişinin sevdiği,
12 kişinin "yeşil gölgesi",
aslanı,
aşkı,
evladı,
kardeşi,
artık kimiyse beklediği,
o,
artık yok..

başıma gelse dayanamam..
başkalarının başına geldiğinde bile katlanamıyorum..
2 gündür içim ezik..
tutuk..
durup durup acıyor..

filmleri severim,
tamam..
filmlerin sonunda askerler öldüğünde tamam oluyor,
"ne dramatik sondu" filan diyoruz..
ama gerçekte ölümün hiçbir güzel yanı yok!
soğuk,
acı,
pis,
yapış yapış bir duygu..
sarsıcı da..
sersem gibiyiz işte milletçe dünden beri,
durumumuz ortada..

8 kişi de "eksiğiz" bu sefer üstelik..
neredeler??
allahım,
ne çıldırtıcı bir soru bu şimdi?
o gencecik çocuklar şimdi neredeler???

ya esirlerse?
ya şu an işkence görmektelerse?
ya yeni bir Cengiz Topel vakası yaşanırsa orada?

ne yapacağız?
şu an ne yapabiliriz?
herkes başka bir şey söylüyor,
kimi sınır ötesi
kimi sıcak takip diyor,
kimi Amerika'yı beklemeliyiz derken,
başbakan İngiltere' ye uçuyor..

ben bir şey bilmiyorum
ve sadece izliyorum..
tek isteğim artık kimse ölmesin!
biz yumruklarımız sıkılı,
gözlerimizden tomurcuk yaşlar dökerken,
birbirimize göstermemek için,
artık başka tarafa çevirmeyelim kafamızı..

artık fazladan bir kişi daha "benim umudum dün toprağa girdi" diyerek
kapatmasın kapısını...

19.10.2007

TARAMA...


kısacık bi göz kırpıp gidicem...
check up sonuçlarımı aldım..
herşey iyi çıktı..

onu diyim dedim...


16.10.2007

canıraporyazmakistemeyenkızınsonfısıldayışları


bazı insanların sayfalarına girince,
yazılarını okuyunca,
insanın canı yazı yazmak istiyor hemen..
"ben d " diyorsun,
"ben de yazacağım bi şiyler "..

işte benim sayfamın da böyle bi sayfa olmasını istiyorum..

yazılarımı okuyanlar,hemen bi şiyler yazmak istesinler diyorum anlayacağınız..
yalnız efendim,
gidip de,beni taklit edin de demiyorum yanlış anlaşılmasın...a
ma arada bir "yu inspayırd mi" densin bendenize de..
( anladınız di mi? )

efem,sağlık durumlarında son dakika gelişmesi yok,

çarşambayı bekliyoruz malumunuz..

bayram tatili içinse sadece "hızlı" diyebilirim..

öyle çabuk başlayıp bitti ki,
geldiğine bile yeterince sevinemedim..
ama güzeldi..
çok güzeldi..
sevgilimle,ablamlarla,arkadaşlarımla,
yalnız başıma,

sinemada,evde,televizyon başında,
play station başında,yemek masası başında,
yüzünde bir gülümseme,
bıcır bıcır konuşan bendim..
gülen,eğlenen..

ama bugün geldi bitti işte..

tüm gün rölantideydim..
türkçesi : ne çok suratsız,ne de neşeliydim.
yani yine ben, ben değildim..

bir sonraki mutlu olma durağıma kadar,devam maske takmaya..




12.10.2007

Flash... Flash... Flash...


an itibariyle,
sadece ultrason sonuçlarını almış bulunmaktayım..
iç organlar temiz!
kist - taş- kum vs yok..

şimdi çekilen minik bi "ohh"..

büyüğünü çekmek için,
çarşamba günü bütün tetkiklerin sonuçlarını almayı bekleyeceğim..

sevgilerimle efendim..




11.10.2007

Bir Kaç İyi Dilek Lazım!


evet,stresliyim..
evet,tırsıyorum..
evet,ben öyle "hiç bir şeyden korkma " diye takılan bir tip değilim..
evet,doğallığı seviyorum ve zayıf yanlarımı açıkça dışa vurmayı da..
o zaman bunu da dışa vuruyorum,
bir kaç karma şikayetimden dolayı yarın check-up' a giriyorum...

"ee ne var bunda biz yılda bir kere gidip yaptırıyoruz" diyecekler vardır aranızda biliyorum..

ama ben genelde belli bir problemim olunca doktora gidiyorum,
gittiğim zaman da mümkün olduğunca kısa kalmaya çalışıyorum.

ayrıca,

daha önce kapsamlı muayenelerden geçmiş olmama rağmen,
hiç bu kadar detaylısını geçirmemiştim.
ilk kez,bir sürü zor şeyin içinden geçeceğim..
ve yalnız gideceğim..
çünkü kahrolası check up için sadece sabah randevu veriyorlar!
o saatte sevgilim çalışıyor,yakın arkadaşım dediğim bütün insanlar da!

annemlerse Karadeniz turunda..

ki gidişim zaten onlardan gizli...k
afama takılan ve daha "baskın" bulduğum şikayetlerimle ilgili "kötü bi şey" çıkması ihtimali de var maalesef..
bu yüzden,kendi başıma,biraz korkarak
biraz da "sıkılırım ben sürekli o alete gir, yok kolunu deldir, giyin soyun,şunu tak, bunu iç filan yapmaktan" duygusuyla gidiyorum..

şu anki ruh durumuma "kedi poposunu görmüş" muamelesi çekecek arkadaşlara şunu söyleyebilirim:ben böyleyim!

paylaşmadan duramıyorum.
saçma sapan da olsa, böyle şeyleri size yazıyorum..

belki bi şekilde rahatlıyorum böylelikle..

sevinçten patlıyorsam da,öfkeden kuduruyorsam da,
ya da bugünki gibi birşeyler için sırtımda tuhaf bir tedirginlik duyuyorsam da,
aktarıyorum buraya..

siz de içinizden bir kere,

minicik bi cümleyle," likelife iyi olsa bari! " diye geçirmeyi çok görmeyin!

PS: yazının ana fikri şu sıkılmayın, üşenmeyin,korkmayın,şikayetiniz olmasını beklemeyin,düzenli olarak kontrollerinize gidin.çoğu zaman kaçsak da,doktorlar bizim iyliğimiz için orada ve erken teşhis bize yardım etmelerini kolaylaştırıyor.erken teşhisin yolu da kendini düzenli olarak kontrol ettirmekten geçiyor.


6.10.2007

YAŞAMSAL DURUMLAR...


bazı şeylerin çok iyi hazırlanmış olması,
onların üzerine hemen atlamamızı gerektirmez..
( bu, içine bütün fındıklar yerleştirilmiş sütlü bir çikolata olsa bile )

lakin " kar - zarar " hesabı yapıcam derken toptan yıpranabilir bünye..

birtakım kararlarda çok yormamak gerek kendisini..
tabi siz bilirsiniz, ama ben söylemiş olayım yine de..

hayat tekdüze, bu aralar yoğun ve sıkıcı..

işyeri yeni bir yapılanma içinde..
bu da ek bir iş yükü + bu yeni yapılanma içinde benim yerim ne olacak stresi getiriyor haliyle..
insanın hem her sabah tekrar gidip sahip olmaktan nefret ettiği
hem de kaybetmekten ölesiye korktuğu tek şey nedir diye sorarsanız,
işidir derim ben size!

ofise yeni bir müdür geldi..

eskisi de yerli yerinde..f
azladan 1 kişiye daha anlatılacaklar var şimdi de..
hayat da zaten tam da böyle bir şey işte..
koyu takım elbiseler giymiş adamlar,
karanlık kapılar ardına saklanıp sizin hakkınızda kararlar alırlar,
sizi yaftalarlar,
sonuçta da verdikleri yargıyı suratınıza karşı öylece okurlar.
siz yıkıldığınızla kalırsınız..

hayatımın genel durumu:yaşamın olağan stresleri + yukarıdaki hikayeler anlayacağınız..
dakika itibariyle tek mutluluğum,

günün cuma,saatin de gecenin 00:53' ü olması..
kısacası haftasonunun başlamasına az kaldı..
hoş, sabah ben yine işe gideceğim ama,
öğleden sonra kaçarım diye düşünüyorum açıkçası
( en azından umuyorum diyelim )

sevgili "çekim yasasından" şu an için tek dileğim,

kuraklaşmış içimde yeşerttiğim şu minicik "haftasonu geldi" mutluluğunu,
yaşanacak türlü olumsuzluklar vasıtasıyla türlü mutsuzluklarla çarpıp,
mideme bir yumruk gibi indirmemesidir..

galiba onu da,pazartesi göreceğiz..





1.10.2007

iyi geceler...


ibo show' un hiç bir bölümünün beni ilgilendirmediği gibi,
bu bölümü de ilgilendimiyor,
hemen geçiyorum...

Kanal D' de bir film var, geç..
show Tv?
pazar keyfi.. ıykk..
star' da popstar saçmalığı..
TRT1?
"küçük" kabul edilen maçların programı, telelig..
TV 8..yine futbol programı..
GS - BJK maçını tartışıyorlar..s
uratlar asık vaziyette, Beşiktaş' ın neden yenildiğini konuşuyorlar..
dikkat ediyorum, dünden beri çoğu futbol yorumcusu böyle..
Galatasaray(ımız) kazandığı için üzgünler...
sizi gidi fenerliler sizi..
olmadı böyle di mi?..

CBNC-e..minik süperman..

hiç çekemem..
zaten artık CNBC-e bile sık sık hayal kırıklığına uğratıyor beni..
iyi ki DVD var..
az önce Nip Tuck' ın 4. sezonundan 3 bölüm izledim..
meraklısı her hafta tek bir bölüm izlemek için 7 gün beklesin..
ben bekleyemem..

içimde kocaman bir sıkıntı..

benim sözlüğümdeki adı "pazar sıkıntısı" tıpta "lacroma sundaytatum" benzeri havalı bir isim verebilirler buna..
ama ben pazar sıkıntısı diyorum, en azından şimdilik...

haftasonu "yine" geride kaldı..

aslında artık uyumam ve sabaha zinde olmam bekleniyor..
bense direniyorum..
yatağımdayım aslında..
ama bir zahmet laptopı bırakmam,
ışıkları ve gözlerimi kapatmam da gerekiyor..
malum,uyku ritüeli..

cumartesi...

sabah kuaföre gittim..
her seferinde "taa karşılara" gitmem çevrem tarafından çokça yadırgandığından
ve ben de artık bu durumdan sıkıldığımdan,
kuaförümü değiştirdim..
binbir karın ağrısıyla, koca bir 3 saat boyunca saçlarımın nasıl olacağını görmeyi bekledim.
sonuç mu?
bingo!
tam istediğim renk..
sevgilim bile "doğala en yakın ancak bu kadar olabilir" dedi..
ama o sonuca ulaşıncaya kadar iç dünyamda çektiklerimi,
ancak kadınlar ve metroseksüeller anlayabilir, herkes değil..

"işim" bitince cevahir' e gidiyorum..

biraz geç de olsa buluşuyoruz..
"kızsak da gideriz" inadına devam, yemek için sbarro' dayız..
nispeten daha iyi buluyoruz..
ardından bir kaç tur atıp sinemaya giriyoruz..
mısırlarımızla koltuklara çöküyoruz..
( E sırası 10 - 11 )

1408' i izliyoruz..

benim "karanlık ve kötü bir film izleyeceğiz" ön yargısıyla girdiğim ama
"son zamanlarda sinemada izlediğimiz en iyi filmdi" diye çıktığım film..
john cusack tarafından "oyunculukta nasıl devleşilir?" dersinin verildiği film..
yönetmenin "böyle de sahneler çekebiliyorum ben" diye gözümüze soktuğu film...
bayılarak izlediğimiz psikolojik bir gerilim, 1408..
ama herkese göre değil, baştan söyleyeyim..

filmden sona burger' a gidiyoruz..

sırf biraz daha beraber zaman geçirelim diye..
muhteşem bir kız çocuğu var..
1-2 yaşlarında..
karşımızda oturuyorlar..
çocuktan gözlerimizi alamıyoruz..
annesi dayamış koca hamburgeri çocuğun ağzına..
ısırsın diye bekliyor..
"ya o öyle mi yedirilir çocuğa,köftesinden küçük parçalar halinde koparıp vermesi lazım en azından..zaten hamburger ve patates kızartması çocuk için uygun bir şey değil!" diye birden hiddetleniyorum..
sevgilim "boşver ya, yer o!" diyor..
birisi "kızlar babalarına benzeyen kişilere aşık olur" mu demişti?

"çalıntı zamanlar" da bitiyor..

eve gidiyoruz..
GS maçının 2. devresi.
kazanıyoruz..
seviniyorum..
hayır, çok seviniyorum..
garip değil mi bu?

kalan saatlerimi bilgisayar başında geçiriyorum..

anlamsız şeyler yapıyorum..
uyuyorum sonra..

pazar sabahı..

acımasız ve güzel..
uyanıp hazırlanıyorum..
yıldırım gibi çıkıyorum..
Taksim..
meydandaki mc' e gidiyoruz..
deliler gibi konuşuyoruz..
konu: evlilik..

sonra kalkıp montreal' e gidiyoruz, tünel' de..

arkasından fesleğen, mozaik pasta keyfi..
( ben çikolata sosu koydurmuyorum..sadece ahududu sosu ve krem şanti )

çıkınca arkadaşlarla karşılaşıyoruz..

son 1-2 saatimizi de onlarla geçiriyoruz..
sonra..
sonrası eve gidiş..
acı "pazar gecesi" sendromu..
sırf bu yüzden bir avuç draje yiyorum,"I am Sam" filmindeki avukat gibi..

"ben bir yazı yazayım" diyorum sonra...

ki, o da burada bitiyor galiba..