6.05.2009

korku...


her duyguyu yaşamaya meğilli olmamdan çok şey kaybettim ben..
ama aynı zamanda da çok şey öğrendim.

tuhaf isteklerim olurdu eskiden..
çocukluğumda,
çok sevdiği birinin ölümüyle sarsılan bir arkadaşım olduğunda örneğin,
benim de bir yakınım ölsün isterdim.
sarsıcı.
evet.
ama isterdim.
çok üzüleceğimi tahmin edip,
yine de merak ederdim..
nasıl dayanırım, etrafımdakilerden ne tepki görürüm,
insanlar bir yakınımı kaybettim diye çok üstüme düşerler mi filan diye.
sonra da hangi yakınımı kaybetmem gerektiğini geçirirdim aklımdan,
çevremdekiler tarafından bunun “ tam “ bir kayıp sayılması için..
fakat sevdiklerimi bir bir gözümün önünden geçirmeye başlayınca,
aslında hiçbirinin yokluğuyla başa çıkamayacağımı fark ederdim.
ve o an,
deli gibi sevdiğim biri gerçektem ölmüş ve
hatta ölümüne de ben sebep olmuşum gibi üzülür,
ağlamaya başlardım.
tüm bunlar saniyeler içinde aklımdan ve kalbimden geçerken,
yanında oturduğum ve gerçekten yakınını kaybeden arkadaşım ise onunla beraber ağladığımı,
acısını paylaştığımı zannederdi
ve onun gözünde birden dünyanın ennnnn yakın,
ennnnnnn müthiş arkadaşı oluverirdim.

biraz büyüdükten sonra ise uzun süre kendi ölümümü düşledim.
belki herkes içinden geçirir ama belli etmez,
ben açıkça itiraf edeyim:
bazı günler ölmek isterdim.
sevgisiz ve ilgisiz kaldığım için değil,
bilakis.
çok sevildiğime inandığım için,
ben ölürsem kim ne tepki gösterecek,
kim hayata küsecek bilmek isterdim.
ama benim orada olup bunları göremeyecek olmam gibi bir ihtimale olan kuvvetli inancımı yenemedim.
bu inancım olmasa,
sırf deneme olsun diye,
belki de intihar edebilirdim.

bu “ her duyguyu yaşama “ hevesimi,
uzun zaman dizginleyemedim.
aşkı iliklerimde en hissettiğim anda
“ şu anda pat diye ayrılalım desem “
ne olacağını merak ettim.
gidiş gelişlerle,
sansasyonlarla dolu bir bir insan olmak istedim.

olmayacak kişilere,
olmayacak yerlerde avazım çıktığı kadar bağırarak,
ya da herhangi bir eylemle
kendimi zor durumlara sokup,
“ bakalım şimdi ne yapacağım “
diye uzaktan bakmak,
uzun zaman tek uğraşımdı benim.
bu yüzden belki bazen yanımdaki insanlara huzur yerine tekinsizlik hissi verdim.
kendilerini hep kaygan bir zeminde hissettirdim.
mutlu etmedim.

her şeye rağmen bu med cezirleri sevenler kaldılar.
etrafımda inatla,
bana rağmen bir koza oluşturdular.
işte içime ilk korku tohumları böyle düştü.

şimdi içimde,
kendime yakıştıramadığım yemyeşil korku filizleri var.
artık sevdiğim birini kaybetmekten de,
hastalanmaktan da,
ölmekten de,
başıma gerlmesi olası her şeyden de korkuyorum.
paranoyaklık derecesinde değil.
belli belirsiz,
ufak tefek korkular.
belki çoğu çıplak gözle baksa içimde onları bulamazlar.
yine de oradalar.
ıssızlığın ortasında yatmaktalar.

ama bu ben değilim biliyorum..
kaybedebilme ihtimaline sımsıkı sarılıp,
kendi korkularına sürekli kılıf uyduranları hala sevmiyorum..

hiçbirşeyden değil de,
sırf başka birine dönüşmediğimi kendime kanıtlamak için olmayacak bir şey yapacağım diye,
kendimden korkuyorum..