22.09.2008

haftanın sonunun yaşanacak tek bölümü olması sorunsalı...


sesi çıkmazsa iyidir.
birine bir mail attım az önce,
işle ilgili.
ama bu kişi,
maili okuyup “ aldım, kabul ettim “ diyemeyecek bir kişi.
mutlaka sizi araması lazım.
mailde anlattığınız şeyi,
bir de telefonda sorması lazım.
maili atalı 12 dk oluyor.
henüz sesi çıkmadı.
bu iyi.

haftasonu rüzgar hızında,
su naifliğinde geçti.
her zamanki gibi.
hissettirmedi.

cumartesi günü artık bilmem kaçıncı kez veterinere aşıya gidildi.
her hafta sonu
elimizde kedi,
taksilerle Nişantaşı’ na taşınmaktan bana fenalık geldi.
neyseki “ ilk dönem “ aşıları şimdilik bitti.
( bizim kedinin )
şimdi 3 ay rahatmışız,
hasta filan olmazsa.
bi daha ki aşısı aralıkta.

biz her cumartesi 12.30 civarı kliniğin kapısını aşındırmaya alıştığımızdan,
telefon filan etmeden dan diye gittik.
küt! doktor yok!
nerede?
15:30’ da gelecek!
süper !
yanımızda taşıma kabında durmaktan vızıldanan 2 tane kedi
( arkadaşlar ve onların kedisi de bizimle )
2-3 saat oyalanmak zorundayız şimdi!

Allah’ tan klinikteki adam
( kendisi de veteriner mi yoksa sadece yardımcı mı oluyor bilmiyorum )
halimize acıdı,
isterseniz bırakın kedileri,
birazdan tekrar gelirsiniz dedi.
iyi!

2 adım attık karşımızda Mango!
(sanki hep orada değilmiş gibi)
kankayla ben girmezsek olmaz dedik tabi!
benim sevdicekle onun koca anında arazi!
“ siz bi bakın biz de dolaşalım LCD filan bakarız (!?) “
diyerek bunlar uzadı gitti.

biz baktık ama bulamadık istediğimiz gibi bir şeyler.
çıkışta bir taraftan beyleri cepten arıyoruz,
bir taraftan da aşağıya doğru yürüyoruz.
“ şimdi bunlar kızlara bakmaya dalmışlardır,
hazır yanlarında biz yokken,
duymazlar telefonu “ diye espri yapıyoruz,
gerçekten ikisi de duymuyor!

sonunda “ benimkine “ duyurmayı başarıyorum sesi(mi).
“ biz Mango’ nun önüne geldik sizi almaya “ diyor.
ne zaman gezdiniz de geldiniz?
etrafa takıldınız bizi unuttunuz filan diyorum,
arkasından da:
- baktım etrafa ama benden güzel kız yok!,
diye tespiti yapıştırıyorum
( yok işte n’apiim )

yemek yemeğe karar veriyoruz.
atıştırmaya daha doğrusu.
herkes yemeğini bitirmiş,
ben daha salatamı yeni yeni çatalımla ittirmeye başlamışken,
arıyor veteriner beni.
uğramışsınız,
bebekleri bırakmışsınız,
ben geldim,
istediğiniz zaman gelin diyor.
iyi ediyor.
ben yemeğimi filan bırakıyorum,
koşuyoruz,
resmen koşuyoruz,
bir taraftan da biz kedilere bu kadar bağlandıysak,
çocuğumuz olursa ne yapacağız diye düşünüyoruz.

bizimkinin aşısı yapılmış,
diğeri de yapılıyor.
fakat onları orada yalnız bıraktığımız için bize küsmüşler gibi geliyor.
kucaklarımıza alıyoruz.
veterinerin,
“ gitmeden birer kahve içelim “ önerisini kabul ediyoruz,
kahveleri yudumlarken önümüzdeki dönemde neler yapmamız gerektiğinden bahsediyoruz.
kedilerden kapılabilecek hastalıklardan bahsederken benim içim şişiyor!
ekinokok,
toksoplazma filan derken endişeleniyorum.
sizinki aşılı, bi şey olmaz ama,
yediğinize içtiğinize dikkat edin,
bi de test yaptırın isterseniz diyip bizi yolluyor doktor.

takside bunları konuşa konuşa eve gidiyoruz.
daha doğrusu ben Profilo’ da iniyorum.
alışverişim geldi ya.
bi şiyler bakıyorum.
çok şeker,
ekoseli bir converse ayakkabı alıyorum.
bir de üstüme giymek için sonbaharlık bi şiy.

arkadaşlar da kediyi evlerine bırakıp,
bi de annelerine uğrayıp bize geliyor.
maç seyrediyoruz,
oyun oynuyoruz.
hayat eğlenceli,
hafif,
güzel gibi.
ama pazartesi de adım adım yaklaşmakta di mi?
o zaman her şey gri.

pazar günü kapkara yağmurlu bi şekilde geliyor.
dışarı da çıkılmaz şimdi.
sinemaya filan gidilebilir gibi de,
istediğimiz bi film yok ki!

ne yapılabilir, düşünüyoruz.
sevdiceğin ablasıyla eşini çağırmaya karar veriyoruz,
pat diye!
sağ olsunlar onlar da geliyor.
yaşlarımız yakın,
o yüzden eğleniyoruz,
oyun oynuyoruz,
maç seyrediyoruz.
biz galiba etrafımızda sevdiğimiz insanlarla,
şen şakrak vakit geçirebildiğimizde mutlu oluyoruz.

galatasaray’ ın 4-1 kazanmasıyla katlanıyor sevincim.
ama ertesi günün p.tesi olması fikri,
ağır ağır taa içime çöreklenmekte.

yavaşça büyüyen,
karanlık bir madde gibi.
yapış yapış.
bitirici.

gece de kalıyorlar.
sabahları kedimizin ne kadar oyuncu,
ne kadar sevimli olduğuna tanık oluyorlar.

taksiye atlayıp işyerlerimize dağılıyoruz sonra.
gerçek hayat tekrar donuyor.
sadece iş düşünmek,
işi yaşamak kalıyor.
kendi hayatın bitip,
iş hayatın başlıyor.

başkaları için yaşamaya devam şimdi!


Hiç yorum yok: