9.04.2007

ÖZ VE HAKİKİ HAFTASONU RAPORU.. ( tikkat! yorgunluk yapabilir! )


Merhaba,
yüreğimin özledikleri..
Nassınız gençlik?
( bizim okul müdürü,
okula "milli eğitimden" filan birileri gelirse,
onlara şirin görünmek için bayrak töreninde bize böyle seslenirdi.
onun dışında yüzümüze baktığı olmazdı ama olsun! )

Yazarınız haftasonu neler yaptı bilin bakalım!
( artık bilmeniz olası )

Hemmen rapora gireyim ki,
çıkmak kolay olsun.
Öncelikle cumartesi günü işe gelmedim..
Ohhhh be..
Ama bu "haftaya kesin geleceğim" demek oluyor,
çünkü cumartesiler iki hafta üstüste asılamıyor.

Neyse,
günlerin şahı cumartesinin pek bi huzurlu sabahında,
saat 11 sularında,
bir müddet,
uykuyla uyanıklık arası bir "sabah yatakta yuvarlanması" yapıyorum
- ki sevdiğim bi şiydir! -
tam kalkıp lavaboya gidiyorum
arkadaşım arıyor:

- uyuyo muydun?
- yoooo uyandım, yüzümü filan yıkıodum
( hayır niye hemen rapor veriosam!
Uyandım de, kes di mi? neyse.. )
- buluşalım mı bugün?
- tamam biz Taksim-sinema yapmayı düşünüoduk, takılırız beraber
- OK..
- OK..

Telefonlar kapatılıyor,
yazarınız ciğeriniz likelifeınız bisss saaatten fazla süre hazırlanıyor.
( haftaiçi 10 dk içinde evden çıkabilen yazar,
haftasonu olduğunda neden 2 saatten önce çıkamıyor,
kendisi de bilmiyor )
Sonra çıkıyor evinden,
otobüse biniyor,
Çengelköy’ ün trafiğinde bi saat ayakta dikilip,
içinden trafiğe küfür ediyor
ve arkadaşıyla Üsküdar’ da buluşup motora biniyor,
Beşiktaş’ a geçiyor..

Beşiktaş’ ta ne görüyoruz?
Dünya alem akmış sanki ortama,
herkes sokakta,
adım atacak yer yok,
bu sırada sevdicek yarım saattir Taksim’ de bizi beklemekte..
Taksiye atlıyoruz ama,
o da bizi Elmadağ’ da bırakıyor,
sevgili de oraya çağrılıyor,
15 dk Elmadağ’ da yol kenarında bekleme molası..
Söylemesi kolay ama,
siz bekleyin bakalım 2 kız o yolda..

Neyse sonunda sevgilim geliyor da,
yemeğe Little Ceasars’ a gidebiliyoruz.
Orada bir cinlik yapıp sinema menüsünden faydalanıyoruz.
Şöyle ki :
29 YTL bayılıyorsunuz,
1 Adet büyük boy pizza
ve 2 Adet litrelik kola
+ 2 adet sinema bileti sizin oluyor
( acayip hesaplı walla )

Yalnız sorun şu ki,
menü 2 kişilik,
yani büyük boy pizzayı 3 kişi yiyoruz,
haliyle doymuyoruz,
bir tane de kanat söyleyip onu paylaşıyoruz,
kesmiyor üzerine çılgın tatlı yiyoruz..
Artı bedava bilet iki tane olduğu için,
arkadaşım için de 1 adet bileti ayrıca gişeden alıyoruz,
böylece neredeyse aynı parayı harcamış oluyoruz.
"ama çok iyi kar ettik" filan diye de kendi kendimizi kandırıyoruz.
( deli miyiz biz kuzum? )

Sonuçta kendimizi AFM Fitaş’ ta buluyoruz.
Pan’ ın Labirenti’ ne biletlerimizi alıyoruz
ve lakin filme daha var,
bekleyeceğiz,
ayakta durmayalım diye mevcut masaj koltuklarına oturuyoruz,
oturmuşken arkadaşımla ikimiz masaj da yaptırıyoruz..
( sevgilim mi? o ayakta bizim çantalarımızı tutuyor.
napalım yer kalmadı! )
Film saati yaklaşınca kalkıyoruz,
2 içecekli 1 büyük mısırlı cinsinden
"mısır patlaaaa" menümüze de 11 YTL bayılıyoruz
( walla battık! )

Sonunda salona giriyoruz ama,
daha filmin başlamasına var,
arkadaşım da sigara içmek istiyor,
ben de onunla beraber çıkıyorum fuayeye..
Ne yani,
bütün kızlar böyle yapmaz mı?
Tuvalete vs.ye beraber gitmezler mi?
Giderler,
bunu da bütün dünya biliyor,
buna rağmen sevgilim bana içten içe bozuluyor
( vay efendim sevdicek sinema salonunda 3 dk yalnız bırakılamazmış! )
Sonunda film başlıyor,
seyrediyoruz,
beğeniyoruz.

Film 1944’ te İspanya’ daki savaş sırasında,
terzi olan kocasının ölümünden sonra
acımasız bir yüzbaşıyla evlenip,
onun kırdaki evine taşınmak zorunda kalan hamile Carmen ve onun kızı Ofelya ile açılıyor.
Bundan sonra aynı anda hem direnişçileri ve çatışmaları
hem de Ofelya’ nın hayal dünyasındaki
( aslında gerçek mi hayal mi olduğuna tam karar verilemeyen )
gelişmeleri,
zorlu görevleri,
fedakarlıkları eş zamanlı seyrediyoruz..
Tabii etkileniyoruz..
Beni en çok etkileyen doktorun vurulma sahnesi,
hatta filmin sonundan bile bu kadar etkilenmiyorum,
nedense doktorun öldürülmesine takılıyorum....
( filmin küçük bi parçası olduğu için bu spoiler sayılmaz! )
Filmde kötü olan bir şey yok..
3 dalda Oscar alarak bunu kanıtlamış zaten..
Ben izleyin derim..
İlginç bir film,
güzel bir film,
seyredilecek bir film kısacası..

Sinemadan çıkınca Cihangir’ e gidiyoruz,
önce Sanat Cafe’ de oturuyoruz,
çay içip tavla oynuyoruz..
Fakat hava pek sıcak değil,
o yüzden içeride oturuyoruz,
o da pek sarmıyor,
çabuk kalkıyoruz.
Leyla’ ya gidiyoruz fekat yer bulmak namümkün!!
Oradan arkadaşımın tavsiye ettiği bi mekana gidiyoruz,
- maalesef ismini hemencecik unutuyorum -.
Güzel bir mekan,
şık,
loş,
hoş..
Gece de bi kaç içki için takılabileceğiniz bir yer,
barı güzel,
çalışanlar gayet güleryüzlü,
devamı eğleniyorlar zaten..

Ben bi baharatlı tavuk ızgara yiyorum
- napiyim acıkıyorum -
sevgilimle kankam bira patatesle yetiniyorlar,
kendimi küçük obur bi mısır tanesi gibi hissediyorum ama
yapacak bi şiy de bulamıyorum.
Orada bir süre oturup muhabbet ettikten sonra,
artık akşam olduğunu fark ediyoruz,
sevgilim bizi Beşiktaş dolmuşlarına bindiriyor,
oradan Üsküdar’ a geçip,
Üsküdar’ da kankayla da ayrılıyoruz..
Ben yalnız ve yorgun bir kovboy olarak eve dönüyorum..
Bu arada Üsküdar’ dan almış olduğum Radikal’i
ve K dergiyi okuyorum evde,
biraz Survivor’ ı seyrediyorum,
biraz Okan Bayülgen’ i seyrediyorum,
bi ara Star’ daki salak bi filme dalıyorum..
Film salak ama sörfçüler filan var ve Hawaii’ de geçiyor,
ben sadece manzarayla ilgileniyorum yani,
denize,
güneşe,
eğlenenlere ahhhhhhh ahhhhhh çekerek bakıyorum..
Bir süre sonra şuursuz bir uykuya dalıyorum..

Pazar sabahı 11 gibi uyanıyorum,
aheste aheste hazırlanıyorum,
bir taraftan da Politika Durağı’ nı izliyorum,
13:00 gibi evden çıkıyorum,
yine Çengelköy trafiği
ve ancak saat 14:00 gibi Beşiktaş’ ta olabiliyorum.
Orada sevgilim + 2 Adet arkadaşımızla buluşup,
Ortaköy’ e gidiyoruz.
Ben otobüste 1000 saat sıcakta dikilmiş olmaktan dolayı o kadar susamışım ki,
hemen Gloria Jean’s yapıyoruz,
ben apple pie + mixed berry chiller söylüyorum,
herkes bi şiyler söylüyor ama bu siparişi verebilmek için,
15 dk beklememiz ve sonunda alt kata inip garsonları oralardan toplamamız gerekiyor..
Siparişi vermemizin üzerinden tam 40 dakika geçtikten sonra,
hala hiçbiri gelmemiş,
ben susuzluktan ruhumu teslim etmek üzereyim,
garsonlara kızıyoruz,
sevgilim protesto için gidip bana dışarıdan su alıp getiriyor,
bi an önce içmek zorundayım çünkü,
yoksa ruhumu teslim edeceğim.
Sonuçta 14:45’ da giriş yaptığımız mekanda,
istediklerimize kavuştuğumuzda saatler 16:00’ yı gösteriyor.
Neden kalkıp gitmiyoruz?
Onu bilmiyorum,
dışarısı çok kalabalık,
başka mekana gitsek,
yer bul – otur - siparişin gelsin vs vs bi saat daha geçecek belki,
onun korkusu da var..
Sonuçta garsonlara çok pis trip atıp çıkıyoruz.

Taksiye atlayıp Taksim’ e gidiyoruz.
4 kişi olmamızdan faydalanıp hemen okey oynuyoruz..
o bitiyor,
kesmeyince başka bir mekana gidip Tabu + Scrabble oynuyoruz,
bu sırada hamburgerlerimizi de mideye indiriyoruz.

Nihayetinde bu oyun da bitiyor,
saat bu arada geç oluyor
ve nedense şu haftasonları çok çabuk geçiyor.
Ben yine aynı yollardan evime dönüyorum,
evde yan gözle şarkı yarışmasına bakarken
ve Behzat’ ın durumuna acırken,
bir yandan da Cüneyt Arcayürek / Derin Devlet’ i okumaya devam ediyorum,
çok ilginç şeyler öğreniyorum,
kitap elimdeyken gözkapaklarım kapanmaya başlıyor,
saat 01:00 gibi çaresiz yatıyorum
ama yatınca da öyle hemen uyuyamıyorum..
Sabah kalkıp,
sapığımla bi kere daha uğraşıp,
"sabah sabah sinir harbi" yaşadıktan sonra,
işyerine gelip,
sıkıcı bir işgününe daha başlıyorum sevgili okuyucu..

Siz nasssnız inşallah???


4 yorum:

caglarbilir dedi ki...

iyi nolsun. yuvarlanıp gidiyoz işte. gene yorucu bi yazı olmuş. peşinden koşuşturduk cümlelerin.

kartograf dedi ki...

Falla billa aklımdan geçiriyordum.

Efet hayatgibi nin sapığı nolduki diye aklımda idi hatta bugün bahsetmeseydin yorum yazıp soracaktım.

Nolcak sizin onunla haliniz şimdiiii?

İkincisi bloğumda senin için yazdığım şiire son şeklini verdim. Artık bundan sonra o şiire ekleme çıkarma yapmam çok zor. Senden o şiir için sıfır ile on arası bir not istiyorum. Sıfır versende gücenmem yeter ki not yaz. O şiirin altına bir not yazarsan yani 0 ile 10 arası bir not yazarsan sevinirim.

dolphinblue dedi ki...

ne zaman bu hafta sonu yazılarını okusam yorgunluktan bayılacak gibi oluyorum. ya sen, ya sefkilin bir araba alın artık. vapur, motor, otobüs derken bi lokma kalıcaksın.

ya bu arada çok ciddi soruyorum likelife
sen harbiden kaç kilosun? hep yiyosun içiyosun ya öyle. pizza hamburger falan :)

cidden soruyorum yorum altı cvp bekliyorum ona göre :)

sen yerken benim rejim bozulmuş gibi oluyorda ondan yani :)

dolphin

hayatgibi dedi ki...

walla 59-60 bandında gidip geliyorum genelde,
boyum 1.74 olduğu için idare ediyorum,
aradaki farkı 13-14' ten aşağı indirmemeye çalışıyorum..
small giyiyorum şu an için,
ama yaza 36' dan 34 bedene ( yani XS ) düşmek istiyorum,
yalnız rejim yapmıyorum bilmiyorum nasıl olacak