2.04.2007

HAFTASONUNU SİZLER İÇİN RAPORLADIM!!!


Canparelerim,
nasssınız inşallah?

Yazarınız iyi,
fekat sizleri çok özledi..

Efemm,
cumartesi bildiğiniz üzere
( ve bıraktınız yerde )
işyerindeydim..

Öğle vakitleri işten çıkıp,
sevgilimle beraber Cevahir’ e gittik.
Hesabımız şu:
Orada arkadaşlarımızla buluşacağız..
Neyse,
beklerken yemek filan yiyelim dedik..
Kentucky’ de bi şiyler atıştırdık
ve fakat ben beğenmediğim için çoğunu bıraktım..
( bunu özellikle belirtiyorum,
daha sonra yiyeceklerim sonrasında ohaaa filan demeyin diye )

Neyse mağazalara bakıyoruz,
ben bi body aldım,
bu arada arkadaşlar aradı:
"Cevahir bize uzak olur, siz Taksim’ e gelin" dediler.
Ben tabii hemen sevdiceğe döndüm:
- Eeee hani buraya geleceklerdi onlar da?
- Yooo ben öyle bi şey demedim, gelirler herhalde diye düşündüm!
- ........

Mecburen bi taksiye atlayıp,
geldiğimiz yolu geri döndük.
Hava da yağmurlu.
Taksim’ de arkadaşlar bi de "bizi beklettiniz" muamelesi çektiler bize..
Offf yanii..
Neyse,
hemen Gino Margarino’ ya attık kendimizi..
Pizza yedik hepimiz,
kola eşliğinde
( ama benimki light!! lütfen yani! )

Oradan kalkınca,
en yakınımızdaki mekan: Tramvay’ a geçip,
biraz burada lafladık.
Bu arada ben bi dondurma yedim,
sevgilim de banana split
( johannesburg demeyiniz lütfen, alınıyoruz! )

Daha sonra,
"biz bir araya gelmiş 4 Türk genciyiz,
başka türlü eğlenemeyiz" diyip,
okey oynamaya gittik..

Sevgilimle ben tabii ki kazandık
( hatta ben bi kere okey attım! )
Daha sonra evlerimize dağıldık..
Evde biraz Survivor’ ı izledim,
biraz kitap okudum,
biraz da Makina’ yı izledim
ve yattım..

Eh,
yatcaz kalkcaz sabah olcak,
oldu da netekim..
Önce Politika Durağı’ nı seyrettim,
( her Pazar olduğu gibi )
sonra da çıkıp Mecidiyeköy’ e gittim
( ya eskiden beri yazdıklarıma bakıyorum da,
bir gün bile dinlenmemişim.
Bin otobüslere,
bin dolmuşlara,
in tramvaylardan,
Oradan oraya savrul.
Biri bu kızı durdursun yavv!! )

Sevgilimle I Love You Paris filmine gittik..
( gideceğiz demiştim.
biiiiz, gideceğiz dersek gidilir!! )

Ben filmi çok beğendim..
Bilmeyenler için filmin özü şu,
21 farklı yönetmen,
Paris ve aşkla ilgili kısa kısa filmler çekip birleştirerek,
böyle bir konsept oluşturuyorlar.
Ama öyküler o kadar kısa ki,
tadı damağınızda kalıyor..
Ve özellikle birkaç tanesi,
beyninizde sağlam bir yer ediniyor..
Benim favorilerim:
pandomimcilerin olduğu bölüm,
Natalie Portman’ ın oynadığı bölüm
ve ölmekte olan bi zenciyle başlayan bölümdü..

Bence mutlaka izleyin!!
Özellikle Paris’ i seviyorsanız,
aşkın farklı hallerine inanıyorsanız
ve ünlü oyuncuları küçük sürpriz rollerde izleyip,
bir çok ünlü yönetmenin,
- kendilerini kısacık bir zamanda ifade etmeleri gerektiğinde - neler yapabileceğini görmek istiyorsanız...

Ancak,
biraz düşlerde yaşayan bir insan olmanız gerekiyor,
yoksa sevmeyebilirsiniz.
( mesela sevgilim pek sevmedi!! )

Filmden sonra,
kendimizi apar topar metroya atıp,
Taksim’ de Ekvator’ a koştuk
ve Galatasaray maçını seyrettik.
Ben kazandığımız için çok sevindim tabii.
Ama pek şampiyonluk şansımız kalmadığı için,
biraz buruk bi sevinç oldu tabii bu..
( okan buruk deeermişim!! ıykk! )
Bi de ertesi gün işe gideceğim için,
içimi büyüüüüüük bir boşluk kaplamıştı.

Maç sonrası evime gidip,
biraz K dergi okudum.
Bugün de Cüneyt Arcayürek’ in Derin Devlet kitabına başlayacağım inşallah..
( hep bi aksilik çıkar da mutlaka )

Biraz da televizyon seyredip,
sıkıntılı,
zor bir uykuya daldım,
ey sevgili okuyucu..


Hiç yorum yok: