8.02.2007

AŞK İÇİN ÖLMELİ, AŞK O ZAMAN AŞK!!!

 
Ben bittim!!!
Ne bir şey yazacak gücüm kaldı,
ne de başka bir şey için takatim..
Son gücüm sanki içimdeki bir mumdu
ve az önce puffffff diyip söndürdü bu fotoğraf onu..
 
 
Bu kemikler gerçek..
Photoshop ya da başka bir hilenin ürünü değil...
İtalya’ nın kuzeyinde Mantua diye bir kasaba var..
Bu kalıntılar,
arkeoloji çalışmaları sırasında orada bulundu..
Tahminen 5.000 yıl öncesinden kalan bu kemikler,
birbirine sarılmış bir kadın ve erkeğe ait..
Arkeologlar önce erkeğin bir sebeple öldüğünü,
kadınınsa onun yanına uzanarak intihar ettiğini
düşünüyorlarmış...
Bölgenin diğer bir önemli özelliği ise,
Shakespeare’ in ünlü eseri Romeo Ve Julliet’ e ev sahipliği yapması..
Kitapta Romeo,
düşmanı Capulet’ i öldürmek için gidiyor bu Mantua denen kasabaya
ve Julliet’ e aşık oluyor..
Şimdi akıllara takılan soru şu:
Shakespeare’ in eserlerini zaman zaman
halk hikayelerine dayandırdığı bilindiğine göre
acaba bu binlerce yıllık iskeletler,
Romeo ve Julliet’ e ait olabilir mi?
Benim sorumsa şu?
Ait olmasalar bile kimin umurunda?
Onlar zaten kendi hikayelerini,
kendi büyülerini yaratmamışlar mı?
5.000 yıl sonraya bile taşımamışlar mı??
Mahvetti beni bu resim..
Biraz da kıskandırdı..
Böyle bir aşk,
Romeo ve Julliet’ i ilk okuduğumda,
yaşım 13-14 filan..
Tabii o yaşın tabiatı gereği,
acaip aşığım..
( her hafta başkasına, ama olsun! )
Aşka o kadar inancım var ki,
kitabı bitirdiğimde şöyle dedim:
Eeee ne var bunda,
ben de aşık olduğum insan için
ya da o öldüğünde,
onsuz yaşanmayacağını bilirim,
rahatlıkla ölürüm!!!
Biraz zaman geçince gerçeğin pek de öyle olmadığını anladım..
Herşey bir tarafa,
o "canını teslim etme anı" geldiğinde,
bunun bütün sevgilerden,
bütün içgüdülerden önce geldiğini öğrendim..
Örneğin şöyle bir deney var:
Bir maymunu yavrusuyla beraber bir kafese kapatıyorlar..
Ve kafesin tabanını yavaş yavaş ısıtmaya başlıyorlar..
Maymun ayaklarının yandığını farkedince,
koruma içgüdüsüyle yavrusunu kucağına alıyor..
Fakat bir süre sonra,
yerdeki ısı öyle artıyor ki,
maymun yanarak öleceği endişesine kapılıyor..
Ve yavrusunu yere atıp onun üzerine basarak,
kendini kurtarıyor..
Yani yanınızdaki insanı
ne kadar severseniz sevin,
"son nefes" denen an geldiğinde,
mantık kapanıyor,
vücut tamamen fiziksel sinyaller göndererek,
öncelikle kendinizi kurtarmanız gerektiğini size emrediyor..
Bunu bir refleks gibi düşünün..
Yani neredeyse istemdışı..
Hatta bilimadamları,
intihar edenlerin bile,
"canını teslim etme" anı geldiğinde,
kurtulmak için uğraştığını söylüyor..
Şimdi bütün bu bilgiler ışığında,
o "son an" geldiğinde dahi,
sevgilisinden ayrılmadan yanında yatabilmenin,
kalkabilmek ya da kaçabilmek için,
ufak bir çırpınış bile göstermeden,
öylece hakeretsiz,
sımsıkı sarılmış kalabilmenin,
ne kadar zor olduğunu bir daha gözden geçirin..
Siz kıskanmaz mısınız????
 
 

3 yorum:

317 dedi ki...

valla bu aşka hayran kalmamak elde değil. ama günümüzde varmıdır böylesi diye düşünmüyor değil insan...

alpernatif dedi ki...

Hemen gidip,iskeletimi hazırlayıp,sevdiklerime haber salıyorum
Hep beraber sarılıp ölümü bekleyeceğiz
Hadi bakalım

kemiktozu dedi ki...

"Adam ölmüş sevdiği yanına uzanmış intihar etmiş.." derken ilk aklıma bu geldi..
Keyif için yattığımızda bile sağa sola dönüp dururken , çırpınmadan son nefeste o pozisyonda kalabilmek..
İnsanüstü bişi olmalı..