19.02.2007

HAFTASONUNU ANLATIYORUMM..


Bazen neye "evet" dediğimi bilmeden evet dediğim anlar oluyor.
Umarım ilerde başıma bu yüzden kötü bir şey gelmez..

Şimdi de,
tam 3 iş arası yazımı yazmak için,
küçük tefek bi zaman araklamışım kendime,
hadsizin teki soru soruyor..
Halbüse,
ben size haftasonumu anlatacağım daha..

Cumartesi günü yarım gün çalıştıktan sonra,
işyerimden bir arkadaşla beraber,
Cevahir’ e gittik.
Böyle zırt pırt Cevahir’ e gittiğimden,
orayı seviyormuşum gibi bir sonuç çıkarma sakın sayın okuyucu!!
Tam aksine,
nefret ediyorum..
Sadece metroyla ulaşımı çok rahat
ve metro çıkışında,
dipten girebiliyorsun bu mall’ a..
Yani açık hava görmene gerek kalmıyor..

Sevgili kedi hayatgibi'niz,
yağmur gördüğünde bütün tüyleri diken diken olduğundan,
yağmurlu bir havada,
metroya atladıktan sonra,
bir daha dışarı çıkmadan bütün günü geçirebilmek,
onun için nimetten sayılıyor takdir edersiniz.
( çubukçu değil! )

Biraz mağazaları turlayıp,
Kahve Dünyası’ nda bir müddet oturduk.
Saat 15:00 gibi,
bahsi geçen arkadaşım evine gitti,
15:30 gibi sevdicek geldi..
Evet kendisi geç geldi,
çok bi mühim,
cumartesi yapılmazsa olunamaz-yaşanamaz bi toplantısı vardı çünkü..
( ilerde kendi işimi kurarsam,
lüzumsuz sebeplerden kimseyi cumartesi işe getirmeyeceğime söz veriyorum.
Amen!! )

Neyse,
bu "filmlerden film beğen" haftasında,
biz Polis’ i tercih ettik.
Aslında romanını okuyup çok sevdiğim "Koku" da vardı..
Bir de Edward Norton ve Naomi Watts’ ın oynadığı "Duvak" vardı..
Ama biz böyle bir tercih yaptık işte.

17:30 seansına bilet alıp,
aradaki zamanı yemek yiyerek geçirdik
( ne tuhaf di mi? )

Sbarro açılmış Cevahir’ de
( belki önceden de vardı, biz yeni gördük )
Sbarro dünya çapında bir İtalyan yemekleri zinciri..
Tabii esas yemeği pizza..
Biz de birer menü kapıp,
kurulduk masalara..
Bu arada,
herşey self-servis,
gidecekseniz haberiniz olsun.

Yemek faslından sonra,
filme girdik.
Polis, bence Türk Sineması için,
oldukça farklı,
iyi sayılabilecek bir yapım..
Hatta bazı bölümlerinde,
epey umutlandım "ulan sonunda biz de bu tarzda iyi bi film yapmışız galiba" diye..
Ama açık söyleyeyim,
finali beni hayal kırıklığına uğrattı..

Artık az çok bir şeyler biliyorum sinema hakkında..
Tarantino’ nun,
Rodrigez’ in yaptıklarına hayranlık duyuyorum,
saygı duyuyorum.
Ama onlara öykünürken de,
değişik şeyler denerken de,
"kötü" olabileceklerini unutmamalı sinemacılar..
Bu yüzden,
bu film için,
belki "muhteşem" bile diyebilirdim,
büyük ve ters köşe bir finalle son bulsaydı..
Ama olmadı..
En azından,
farklı şeyler deneme yolunda,
umut verici bir adım olarak değerlendirebiliriz bu filmi,
ama,
o kadar....

Filmden sonra biraz turladık,
D&R’ da enteresan kutulara rastladık.
Aslında ben daha önce de görmüştüm bunlardan
ve fekat almamıştım.
Bu sefer de almayacaktım ama,
bir baktım sevgilim "o kutuyu alıyoruz sana" dedi..



Olay şu,
kutunun parçaları ve vidaları size veriliyor,
siz eve gidip,kendiniz yapıyorsunuz “ memory box” ınızı,
bi nevi Ikea mantığı..

Ben de kutulara tapan,
her çeşit kutuya "ayyy ne şirinn" diye saldıran biri olduğumdan,
hemen ölüp bittim bunlara tabii..
O akşam evde kutumu birleştirip,
içine biriktirdiğim dergileri yerleştirmekle
ve babamın İtalya’ dan getirdiği çikolataları mideye indirmekle geçti..
( çok değişik after eight çeşitleri de vardı aralarında )

Pazar günü Taksim’ de buluşup,
hiç napıcaz diye düşünmeden,
tıpış tıpış Starbucks’ ın yolunu tuttuk..
Rahat koltuklara gömülüp gazetelerimizi okuduk..
Kalktıktan sonra,
yaklaşık 1 saat filan Taksim’ i turlamakla geçti,
çünkü hiçbir mekanda yer bulamadık.
Sonunda Ceviz diye bir cafeye kendimizi zor attık
( hayır, hava da soğuk yani! )
Orada sıcak çikolata eşliğinde tavla oynadıktan sonra,
kutsal maç mekanımız Ekvator’ a gidip,
Fenerbahçe maçını seyrettik..
Fenerbahçe kötü oynamasına rağmen kazandı..
Ben üzüldüm,sevgilim sevindi
( geçen hafta da bi tersi olmamış mıydı bunun?eveth )
Sonra da evlerimize gittik..

Eve girdiğimde,saat 22.00 civarıydı,
Buzda Dans’ ın kalanını seyrettim,
bir taraftan da K dergi okudum
- uzun konuşmalar ve jüri tartışmaları sırasında içim bayılıyor da -
Sonunda yine,"ya şu haftasonu ne çabuk geçio?"
diye diye uykuya daldım..

2 yorum:

keşkül dedi ki...

Eveeet mi hayıırrr mıı..Söyle bana nedir senin cevaabbıınn :)
Böyle kıpır kıpır bi şarkı var eskilerden..
Yine kendi de içeriği de renkli bi yolculuk olmuş..
Benim sırada koku var filmlerden..
Polis'e cumaya sıkı bi film girmezse vizyona haftaya bakılacak :)
Yağmuru bas bas hep sölüyom zaten , kaçmayacak kadar çok seviyorum..
Alper'in iştahı açılıyodu ya daha önce de söledim tekrara düşüyom :)
Benim de canım sıcak çikolata istiyo hep..

caglarbilir dedi ki...

önceden okurken de oluyordu, şimdi tekrar üzerinden geçerken de öyle oluyor:
sen gezerken yoruldun mu bilmiyorum ama ben yapılanları okurken yoruluyorum, yenilenleri okurken doyuyorum.
ne bileyim öyle yazma böyle yaz demiyorum tabii ki ama benim halim bu diyorum. önceden sessiz kalmışlığımın sebebi de herhal budur diyorum.

hal durum böyle.

saygılar