25.03.2009

vahşi yürekli olup da kafeslerde tutulanlar için bir dua...

i
çime oturdu sonunda..
bu saate kadar dayanmıştım oysa..

hastayım..
ya da boğazı iltihaplıyım diyelim.
dün kayıplardaydım..
ateşler içinde yatak döşek yatmaktaydım..
bugün işyerindeyim ama bütün kemiklerim ağrıyor hala..

doktor-antibiyotik- ağrı kesici..
1 günde ne kadar çare olunabilirse o kadar çare oldular işte..
bana kalsa birkaç gün daha yatmam gerekirdi ama hayat, neyse..

yazmış mıydım hatırlamıyorum,
adam fawer / olasılıksız’ ı okuyorum..
biraz geç belki evet,
ama sıra geldi mi geldi işte..

hikaye,
beklediğimden farklı bir akışla,
sağlam bir kurguyla büyüyor gibi..
221. sayfadayım şu anda..
tabii Lost benzeri “ sonunu bağlayabilecekler mi olm? “ korkusu gırla..

evet,
yazarlara, senaristlere güvenmiyoruz pek galiba..
bir dizi izliyoruz,
güzel gelişiyor,
herkesin anlattığından farklı hikayeler anlatmaya başlıyor ama içimizde hep şu korkuyu taşıyoruz:
sonunu sağlam açıklayabilecekler mi?

belki bu korkuyla izleme-okuma zevkinin de büyük bölümünü kaçırıyoruz ama,
eğer cidden beklediğimizin ötesinde bitirilmişse eser,
büyük bir “ vayy beee “ çekmenin hazzını yaşıyoruz.

hele ince düşünülmüş bir “ ters köşeye “ hepimiz tav oluyoruz…
bir daha okuyor/izliyoruz,
yakınlarımıza tavsiye ediyoruz vs..

ama bir de beklentiler içerisinde tamamlanmamışsa eser,
en acımasız suratlarımızı takınıyoruz,
birilerinden çok bilmiş bir takım tavırlar ediniyoruz
ve “ yaratıcının “ üzerine çullanıyoruz.
burada yaşadığımız= ben senden daha iyisini yazardım duygusu.

“ e o zaman yazsaydın “ diyen de çıkmadığından,
yuvarlanıp gidiyoruz
( en azından yosun tutmuyoruz )

küçük dünyalarda kurduğumuz küçük kulisler,
evet,
tiksindirici.
ben de tüm “ küçüklüklerden “ ölümüne tiksinen biriyim.
ama kendi “ fight club “ ımı yaratmaya da muktedir değilim..
çaresizim..

geçen yazıda aldatılmasından dem vurduğumuz angelina’ yı sevmemize neden olan faktörlerden birini de,
bu vesileyle buraya ekleyeyim.
“ vahşi yürekli olup da kafeslerde tutulanlar için bir dua “ diyor vücuduna yaptırdığı dövmelerden birinde..
duygulara tercüman gibi sanki,
ne bileyim?

hayatımı,
gerçekten,
kökünden değiştirmek istiyorum..
özgür olmak istiyorum.
kafesleri kırmak istiyorum..

ama istediklerimi elde ederken hiç acı çekmek istemiyorum..
hayatımdan çıkaracaklarım beni anlayışla karşılasınlar,
suçlanmayayım,
yargılanmayayım,
hayatımı kazanma sıkıntım olmasın,
“ kendiliğindenliği “ olan her nesne gibi,
harmoni içinde yuvarlanayım istiyorum..

bütünleşmişlik,
uçuculuk,
tatlı bir değişkenlik içinde,
hiç birşeyden sıkılmadan,
istediğim her şeyi yanıma alarak,
istemediklerimden pat diye kurtularak,
dürüst cümlelerin doğruca söylendiği kendi evrenimde var olmak istiyorum..

sorun şu:
bunlara neden ulaşamıyorum?
( bkz. biliyor musun güntekin, şu an ağlıyorum. )

Hiç yorum yok: