merhaba.
gördünüz değil mi,
son yazımdaki "kehanetlerimin" nasıl tuttuğunu?
Galatasaray Sion’a yenildi,
FB de Bursa’ ya fena puan kaybetti.
bunları bilmek için kahin olmaya gerek yok aslında ama,
tam bir büyük zafer sonrasında dile getirirseniz de siz kötü oluyorsunuz sonra..
sonuçta ben "gördüğümü çalabiliyorum".
sevgilim de bloğuma her teşrif ettiğinde,
bu her konuda fikir belirten hallerime bakıp
"Türkiye’ nin dişi Hıncal Uluç’u sensin" diye dalga geçiyor.
halbuki alakası yok!
gelelim bu haftasonunun nasıl geçtiğine.
cumartesi tam yağmurlu bünyelerimizi Cevahir’ e atmış,
"gidecek film de yok bu hafta" diye aramızda tartışırken,
bir arkadaşın çağrısı düştü sevgilinin teline.
"hadi Taksim’deyiz gelin!" denildi ve
tarafımızdan da bu çağrıya anında olumlu cevap verildi.
bu kez konuşan kafalarımızı metronun içine sokup gittik bir süre.
sonra da House Cafe’ nin yolunu tuttuk işte.
dışarı kurulmuş arkadaşlarımızı
"ay yağmur yağğğğyooo" şeklinde içeri sokmayı başardım önce,
ardından da sıcak çikolatamı içtim sakince.
daha sonra tramvay’ a gidildi ve yemek yenildi.
akabinde de klasik oyun oynama saatimiz işte.
( ki bu benim en sevdiğim zaman dilimi oluyor genelde )
pazar günü de önce starbucks,
sonra Ekvator’da GS maçı,
yemek vs vs..
bi haftasonu daha geçip gitti bile!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder