22.01.2007

4 GÜNDÜR NERELERDEYDİM?


Muck muck muck...
Şişmiş dudaklarımla hepinizi öpüyorum,
gözlerimde yaşlarla...
Bunlar hem hüznün,
hem de sizleri yeniden karşımda görmenin getirdiği mutluluğun gözyaşları..
 
Nasıl özledim..
Beni merak edip okuyacak insanlara,
arkadaşlarıma,
dostlarıma ne kadar ihtiyacım var şu an,
inanın tahmin edemezsiniz.
 
Ben de sizi tahmin etme zahmetine sokmayacağım zaten,
anlatacağım şimdi hepsini bir bir..
 
Çocuk aldırdım, doğum yaptım,
bile diyebilirdim,
adına ne derseniz deyin,
içimden 20 yaşında beyaz bi şiy çıktı
ve en az bunlar kadar acı çektirdi bana..
Evet ünlü 20'lik dişimi,
yaş 24 itibariyle çektirdim..
 
Perşembe iş çıkışı gittim Dentistanbul’ a...
"randevum vardı" dedim,
Gayet rahat..
Babam da yanımda..
 
Daha önce kötü dişçi hatıralarım var ama,
diyorum ki "koskoca diş hastahanesi yani"
"bi uyuşturacaklar hiç bi şey hissetmeyeceksin" diyor babam..
Ki kendisi zamanında,
dişçi kıtlığında berber koltuğunda diş çektirmiş bir şahıs!
Artı dünyanın bir numaralı soğuk kanlısı,
24 senedir 1 kere bile ağladığını görmediğim,
( cenazeler dahil ağlamadı, annem de 30 senedir görmemiş ),
dünya dirayetlisi bi adam..
Onun yanında korkuyorum filan desem,
işiticem azarı..
 
Zaten gözlerime,
"ben çok güçlü bi kızım" bakışını da yerleştirmişim..
Randevu saatimden yarım saat sonra,
ben hala girememişim "ameliyathane" ye..
Evet, öyle adı..
Önce "normal" diş hekimi muayene etti,
gömülü diş olduğu için,
"cerrahiye" sevk edildim,
çünkü bu bi ameliyat..
 
Benden önceki ameliyatın bitmesini bekliyordum anlayacağınız hala..
Bi kadın gelip karşımıza oturdu..
Kendisi de geçen hafta aynı "operasyonu" geçirmiş,
dikişlerini aldırmaya gelmiş..
"anılarını" bi anlatmaya başladı!!
diyalog şu:
- ( kadın ) ben 2 tane doğum yaptım böyle bir acı çekmedim!!
- (ben)!!
- ilk gece 3’ e kadar yatamadım
- !!!!
- 4 saatte bir ağrı kesici içiyorum!!
- ee 7 gün geçmiş, hala ağrıyor mu?
- evet!!
- !!!!!!!!!!!!!!
- ben daha önce diş etlerimi kestirdim, şunları şunları yaptırdım, doğum yaptım, hiçbirinin acısı buna benzemiyor
- yeteeeeeer, diyip koşmaya başlayamadım tabi..
 
Aldılar beni hemşireler..
Kuzu kuzu indim ameliyathaneye..
Kafama bone,
ayaklarıma galoş,
üzerime de bi ameliyat önlüğü geçirdiler...
Girdik her iki yana açılan büyük kapılardan..
Doktorum geldi..
Hakkını vereyim,
oldukça yakışıklı bi adamdı..
( gerçi bi tek gözlerini gördüm çünkü kafasında bone ağzında maske vardı )
Yeşil mavi arası gözleri vardı..
Onları kocaman açıp "korkuyor muyuz" deyince
"ehehe yok canım" diyip açtım ağzımı..
 
2 tane iğne yediğimde biraz sersemledim tabi ama,
dedim ki içimden
"kızım çekeceğin acı bu işte,
uyuşacaksın bi şey hissetmeyeceksin"
 
Sonra aldı eline garip aletlerini,
üstüme eğilip,
tık diye çıkardı bebeğimizi,
demek isterdim ama öyle olmadı..
15 dk filan sürdü ama,
çene kemiğimde ve diş kökümde herşeyi hissettim..
Size o acının korkunçluğunu anlatamam..
"çok dar bi yerden sağlam bi diş çıkarmaya çalışıyoruz,
kusura bakmayın biraz canınızı yaktık" dedi doktor..
 
Yine de ağlamadım,
1-2 ahhhhh çektim o kadar..
Çünkü bitecek diye düşündüm hep,
birazdan bitecek..
 
Gerçekten de bitti sanmıştım,
yüzüm uyuşuk halde eve geldiğimde,
gayet iyiydim de..
Amaaa,
3 saat sonra anestezinin etkisi geçmeye başladığında,
öyle bir ağrı duydum ki,
anlatmak gerçekten zor..
Gömülü dişi çekmek için,
üzeri yarılıyor ya,
sadece diş etini kesmek yetmedi,
çene kemiğinin de bi kısmının "kaldırılması" gerekti..
Yani elimiz kolumuz kırıldığında çektiğimiz acıyı ağzımın içinde hissettim..
( daha önce kolum kırıldı oradan biliyorum kırık acısını da )
 
O gece kah odanın içinde gezindim durdum,
kah ağlamaktan yorgun düşüp 10 dk uyuyabildim,
daha sonra beynimde zonklayan ağrımla tekrar uyandım..
En zoru ilk gece ve ilk gündü zaten..
Şimdi ağrı biraz daha kontrol altında gibi,
ama hala sürüyor...
Canım öyle çok yandı ki!!!
 
Ama ben o zor gün ve geceden sonra,
herşeye rağmen kalkıp duşumu aldım,
oje bile sürdüm,
cumartesi sabahı kalkıp sevgilimle buluşacağım diye..
Belki evde oturup kendimi dinlemezsem daha iyi olurum,
hem sevgilim sarılır bana geçer dedim..
 
Aklımdan geçen de şu..
Sevgilim sabah arayacak,
istersen evden gelip alayım seni diyecek,
ben tabii ki "yok canım gerek yok" filan diyeceğim,
Sonra bi buluşucaz,
kucağında çiçeklerle karşılayacak beni,
papatyalarla..
"aşkımmm geçmiş olsun,
bu hasta halinle,
yüzün şiş olmasına rağmen kalktın geldin,
gel hemen güzel bir yere oturalım ben rahat ettireyim seni" diyecek..
Bütün gün pervane olacak etrafımda..
İnsan hayalleriyle yaşar tabii
- ki ben yaşamam, yazının sonunda göreceksiniz -
 
Ben bunları yapmasını beklerken,
o benimle cumartesi sabahı,
- henüz buluşmadan -
telefonda kavga etmeyi başardı..
İğrenç bi cumartesi günü geçirdikten sonra,
ben akşama kadar ağrılı suratımı asıp,
akşamüstü boşalttım içimi,
"ben şunları şunları beklerken sen neler yaptın bana çok üzüldüm" diye,
hatta bu sözlerimi gözyaşlarıyla bile süsledim...
 
Düşünün,
2 gecedir uyumayan,
acılar içinde bi kız,
sen benimle ilgilenmedin diye çok üzüldüm böhüüüü diye karşınızda ağlıyor..
Siz seven bi erkek olsanız,
ertesi gün naaparsınız?
En azından bir günlüğüne,
daha nazik daha düşünceli daha ilgili bi sevgili olmaz mısınız?
I-ıh olmadı..
 
"yapmayacak biliyorum" yazısını da bu duygularla yazmıştım.
Yapmayacaktı biliyorum..
Beni duygusal boşluklarımdan çekip çıkaramayacaktı..
Sonuna kadar beni çok sevdiğini iddia etse de,
buna benzer yüzlerce olay yaşadık biz 5 yıl içinde..
Her olayda benim içimde bi burukluk kaldı..
Hep bi açlık,
hep bi boşluk..
O "ben sadece senin için yaşıyorum" derken hem de..
 
Ben bunu hiç hissedemedim..
Hele son zamanlarda öyle kopuktuk ki,
artık hayatında – ya da aklında –
başka birisi olduğundan bile şüphelenmeye başlamıştım..
 
En sonunda dün akşam herşeyi bitirdim..
Bu sefer daha öncekiler gibi değil..
Bu sefer kesin..
Bu sefer bitti!!
Çünkü bu bi anlık kızgınlık ayrılığı değil..
Kıskançlık kavgası değil..
 
Duygularının eksildiğini hissettiğiniz biriyle birlikte olmak çok büyük işkence,
Yaşayan varsa bilir..
Kaçanı kovalamak gibi bir huyum olmadığını da söylemiştim..
Tek yolum vardı,
çekip gitmek,
ben de öyle yaptım...
 
 

Hiç yorum yok: