30.04.2009

acıları beslemek...


kara büyü için kullanılan bebekler vardır hani..
bir kurban seçersin,
onun bir de bezden bir bebeğini yaparsın,
sen bebeğin kolunu kaldırırsın,
kurbanın kolu kalkar,
sen bebeğin kafasına vurursun,
kurbanın kafası acır..

anne değilim ama kendi annemden yola çıktığımdan,
anneler hep bu “ deneydeki “ kurbanlarmış gibi gelir bana,
bizler de onların voodoo bebekleriyiz..
bizim elimize diken batsa,
gider bunu görmemiş dahi olsa annemizin eli acır…
hatta abartıp kalkar telefon açar,
“ bugün içimde bir sıkıntı var iyi misin? “,
sorusunu yapıştırır..
biz de onu kahretmeyelim diye işi gırgıra vururuz:
- turp gibiyim anne, amma evhamlı kadınsın ya, diye..
içimizdense biliriz ki,
evet,
doğru hissetmiştir yine..

şimdi..
bugün..
dokuz anne öldü..
Diyarbakır’da verdiğimiz dokuz şehidimizle beraber dokuz anne..
patlayan,
un ufak olan,
gözbebeği evlatlarının vücutlarından ayrılan her milimetrekarelik etin acısını kendi yüreklerinde duydular..
belki haber daha duyulmadan,
onlar sadece içlerinde gerçeği hissedip bilerek,
evlerinin tahta kapısının önünde kara haberi getirmesi için gönderilecek askerleri beklemeye durdular..
sonra da evlat diye o askerlere sarıldılar..
dağıldılar..
artık mezardalar..
hem de haince hayatları ellerinden alınmış oğullarının aksine,
canlı canlı mezardalar..

şimdi ağlayacaklar..
yanacaklar..
ve hatta acıları o denli büyük olduğundan,
sanacaklar ki tüm dünya da onlarla ağlayacak,
Türkiye’ nin her bir ferdi bir olup onların acısını paylaşacaklar.

halbuki daha çekecekleri bitmemiş olacak.
kendini aydın ve sözüm ona insan hakları savunucusu ilan etmiş aşağılıkların sözlerini duyacaklar.
o aşağılıklar diyecek ki:
DTP kadrolarına operasyon düzenlenmeseydi,
onlarca kişi gözaltına alınmasaydı,
PKK’ nın 1 hazirana kadar ilan ettiği ateşkes(!) dikkate alınsaydı,
devlet PKK’ nın üzerine bilerek gitmeseydi bu olaylar olmayacaktı!!
kısacası:
Türkler kendi kaşındı, alın size cezası demeye getirecekler.

şimdi bu arkadaşlara soruyorum:
hangi meşru devlet,
kendi içinden çıkan bir grubun,
dağa çıkıp binlerce kişiyi öldürmesine,
anavatandan toprak talep etmesine,
yani bölünmeyi istemesine
ve bu uğurda kadın-çocuk-erkek-silahlı-silahsız demeden önüne geleni katletmesine ses çıkartmaz?
kim “ demokratik tepki “ diyerek 20 yaşındaki fidanlarının ölmesine göz yumabilir?
bu katliamların baş aktörü,
ellerinde hala bebek kanı olan teröristbaşını,
sanki sıradan bir kitap filan yazmış bir düşünce suçlusuymuşçasına serbest bırakabilir
ya da daha ileri gidip,
“ evet halklısınız, alın size bağımsızlık “ diyerek vatanının topraklarını onlara verebilir?
hiç kimse.

“ bu durumlara gelmemize sebep sizsiniz,
bizi geri bıraktınız,
geliştirmediniz,
yok saydınız “ diyorlar..
bunu söyleyenlere ülke topraklarını şöyle bir gezmelerini öneririm.
açlık, sefalet, pislik maalesef ülkemizin her noktasında var.
batıdaki köyleri,
hatta İstanbul’ u kendi yaşadıkları yerlerden çok farklı mı zannediyorlar?
değil!
şehirlerde hayat magazin programlarında görülen birkaç kişinin yaşadığı hayat değil.
en büyük,
en yıkılmaz kabul edilen İstanbul’ da bile insanlar ya aç
ya da 3-5 kuruş kazanmak için insanlıkları kaybettirilircesine çalıştırılıyorlar.
yine de bir hastaneye gittiklerinde bile adam yerine konmuyorlar.
paraları yoksa acil kapılarında kalıyorlar,
ölüme terk ediliyorlar
ve inanın türk mü kürt mü olduklarına bakılmıyor bile!!

güzeller güzeli 17 yaşında bir kız olsanız
ve kafanız çöpten,
bedeniniz bir gitar kutusundan çıksa bile hakkınız korunmuyor..
bu ülkede türk olan ya da kürt olan değil,
parası olan yaşıyor,
kollanıyor,
saklanıyor..

siz de çoğu fakir olan ailelerin 20 yılda bin bir emekle yetiştirip askere yolladığı evlatlarını öldürerek,
hem de vahşice öldürerek,
katlederek,
müreffeh bir hayata kavuşacağınızı mı hayal ediyorsunuz?
bundan mı medet umuyorsunuz?

peki “ geri bırakıldık, önemsenmedik “ diye sitemde bulunurken,
neden sizi aydınlatmak,
refahınızı biraz olsun arttırmak için gelmiş gencecik mühendisleri,
öğretmenleri öldürüyorsunuz?

bilin ki onların da çoğu en az sizin kadar zorluk içinde yetişti.
onlar da gün oldu yırtık ayakkabısıyla okula gitti, gizledi.
gün oldu beslenme diye çantasına bir kuru ekmekten başka bir şey yerleştiremedi.
gün oldu okuldan istenen 1 YTL’ lik bir parayı ödeyemeyeceği için okula gitmek istemedi.
ama gitti.
yetişti.
öğretmen oldu.
mühendis oldu.
ya da çakı gibi asker oldu.
siz de onları paramparça ederek ulvi bir amaca hizmet ettiğinizi zannettiniz.
halbuki sadece kader ortağınız kardeşlerinizi katlettiniz.

bu mu şimdi demokratik tepkiniz?

Hiç yorum yok: