30.01.2009

zavallı likelife..

- sonradan eklenen önsöz
-aşağıdaki yazımve daha bir çoklarından anlaşılacağı gibi,ben akp' den zerre kadar hoşlanmayan biriyim..
defalarca da eleştirdim..

ama bozuk saat misali bugün bir kez olsun doğruyu gösterdiler..
daha doğrusu Recep Tayyip Erdoğan gösterdi..
diplomatik açıdan kullanılan üslup,evet rezalet..

uluslararası ilişkiler bakımından etkileri korkunç olabilir..
olayı mahalle kavgası - kahvede okey oynarken tartışma zeminine indirgemiş de olabilir..
ama özünde doğru bir tepki göstermiştir.
birleşmiş milletleri bile takmayan,okulları,camileri,sivilleri vuran israil' de,bu olayın sorumluları bulunup çoktan lahey' de yargılanmalıydı..
tabii ki israil halkı düşmanımız değilve anti semitizm en büyük barbarlıklardan biri..ama filistin' de bu katliamları yapan,kadın çocuk demeden binlerce sivili öldüren israil yönetimi,bu olaylardan hiçbir ceza almadan sıyrılmamalıdır..
uluslararası düzeyde yaptırımlar uygulanmalıve böyle bir vahşetin tekrar yaşanmayacağı garanti altına alınmalıdır..
ama..dünya bunların hiçbirini yapmayıp,bir de bu acı dönemin liderlerini davos gibi barış ruhu ön planda bir platformda dakikalarca konuşturursa,birileri de buna tepki verir..
ağır ve usulen yanlış bir tepki olabilir..ama haklı bir tepkidir..
başbakan doğru saati göstermiştir..
- önsöz bitti -efenim..
şimdi yapı itibariyle ben biraz şımarık sayılabilirim..
yani az da olsa..
kendimi dünyanın merkezi,
en güzel kişisi,
zeka kumkuması falan gibi görüyor olabilirim
bazen..
özgüven patlamasından çat çat çatlayan bir karpuz gibi olabilirim,
“ halkımın “ arasına düşünce mesela..

kendi dünyandaki bu çarpık inançlarının gerçek dünyada karşılığı var mıdır? deseniz..
elbetteki yoktur..
vardır da..
yalnızca aile arasında..
“ prenses kızımız, kraliçemiz “ filan durumlarında..
onun dışında adriana lima filan değiliz..
bildiğin kız işte..
- dışarıdan -

ama ben bu konuda yine de fikirler üretir miyim?
evet!
matah bi şey olmadığımı bilmeme rağmen,
kıymetlinissss olduğuma inanır mıyım mütemadiyen?
evet!
bir poh poh da poh poh,
iç dünyamda..
tek bi konu dışında..
siyaset..

siyaset mevzubahis olunca,
kendimi tam bir zavallı gibi hissediyorum..
evet zavallı!
dilediklerini hiçbir zaman elde edemeyeceğini bilen,
arada bi “ ilgilenmiorum ben türkiyeyle “ diye küsen,
yine de kürkçü dükkanı misali memleket meselelerine dönen bir zavallı..

an itibariyle küçük kıvılcımlar var içimde..
Kılıçdaroğlu başkan adayı oldu diye…
seçilemeyeceğini adım gibi bildiğim halde,
yine de bu adaylık aklıma geldikçe gülümsememde zavallılığım..
içlerinde yaşayıp her gün yüzlerini gördüğüm insanların,
elbette bir gün büyük bir aydınlanmayla yataktan kalkıp,
huşu içinde Kılıçdaroğlu’ na oy vermeyeceklerini biliyorum..

İstanbul’ u bilmiyor keh keh diye,
göbeğini kaşıyan adam eleştirisinden öteye gidemeyen insanCIKların,
- manken var, mankencik var -
ya da hayatta bazı şeylere asla kafası basmayacakların,
kendi kendilerini yönettiği bir ülkede yaşıyorum..
- cumhuriyet halkın kendi kendini yönetmesidir, tabi. -

Deniz Feneri gibi,
ucu biz “ Kemalist elitistler “ tarafından değil,
taaa Almanyalarda neyseki var olan dürüst savcılar tarafından ortaya çıkartılmış,
ama esas soygunun Türkiye’ de olduğu belirtilmiş “ koskoca “ bir skandalda dahi,
bırakın adı geçenleri içeri tıkmayı,
görevden bile alamamış yönetimlerden söz ediyoruz.
evet bu ipin ucu!
gerisini siz getirin.
bu yönetimleri hala %47 ile gönülden destekleyenleri,
alkışlar ve gözyaşları içinde peşlerinden gidenleri,
gidebilenleri,
siz düşünün.

bu konjonktürde,
benim ve benim gibilerin istediklerinin asla gerçekleşmeyeceğini bilmesi,
buna rağmen hala umut etmesi de bizim zayıf tarafımız..
olsun!
bu duruma düşmeyi göze alıp sevineceğim ben yine de..
oyumu ilk kez güle oynaya ve gözüm kapalı vereceğim,
dürüst,
insan,
hatta harika insan Kılıçdaroğlu’ nu,
“ olur tartışalım “ derken ki munis suratını düşünerek keyifle destekleyeceğim.
oy kullandığım küçük kabinin perdeleri arasından,
tam o sırada güneş ışığı gibi bir şeyler yükselecek belki..
siz göremeyeceksiniz..
ama ben güleceğim…

- ama o istanbul’ da yolunu bulamaz..
- sen bulabiliyor musun? bu arada memleket neresiydi?
- xxx
- istanbul’ a geldiğin yeri düşününce, sen de pek İstanbullu sayılmazsın hani.
- ama ben 10 yıldır burada yaşıyorum..
- o da 12 yıl yaşamış… üstelik İstanbul milletvekili kendisi..
- olsun ben atar tutarım.. ben başka..
- ahkam kesmek için çok yüksek tahsil falan yaptın herhalde?
- tabii. yüksek ilkokul diplomam var.
- hmm aferin.. mail atabilio musun?
- neyy?
- boşver..
- o değil de bu adamın geçmişinde bi şey olmadığını nerden biliyorsun?.. herkese bok atıo da..
- %47 oya ve bütün kadrolara sahip 7 yıllık hükümetin her yolsuzluğuna tek başına savaş açtığı halde, hala sakız çalmaktan bile ceza veremediler kendisine.. adalet bakanlığı, maliye bakanlığı, içişleri vs bütün imkanlar emirlerinde ama nokta kadar suç bulamadılar ona hala.. buradan biliyor olabilirim..
- kesin ilkokulda kopya çekmiştir..
- ….
- zaten Tuncelili!
- ee.. bravo yani.. ne zaman suç olmuştu bu?
- kılıçdaroğlu aday olduğunda..
- anladım..
- ben zaten demokrat adamım.. statüko şeysine oy vermem..
- demokrasi evet.. basına ve düşünce özgürlüğüne düşman olmayı da barındırıyor mu o demokrasi.. boykot filan?
- basın çok konuşmasın!
- peki halk? çiftçi?
- konuşmasın.. anasını alsın gitsin..
- mehmetçik?
- konuşmasın.. askerlik yan gelip yatma yeri değil!
- türbana siyasi simge diyorlar?
- velev ki simge… ulema konuşsun, halk konuşmasın..
- kimse konuşturulmayınca demokrasi tam oluyor galiba..
- yooo konuşmak serbest.. alt tarafı ergenekondan yargılanırsın..
- hmmm.. oy vermeye gidelim o zaman..
- tamam ama ben gecikeceğim..
- neden?
- 3 çocuğun yapımını bitiremedim daha kah kah kah ahı ahı ahı..
- tabii.. elzem.. bu arada maaş ne kadardı?
- askeri ücret..
- asgari.. neyse… hanım ne kadar kazanıyor?
- evde o…
- çocuklar? açlık?
- hükümet sağ olsun sadakamızı veriyor.. kömür olsun, nohut olsun esirgemiyor..
- müthiş bittabi! ben gidiyorum o halde..
- oldu.. akşam bizim partinin galibiyetini kutlamaya gel..
- galibiyet? maç = politika? neyse gelirim.. kal sağlıcakla(!)..

PS: film görüşlerim bir dahaki yazıya kaldı..

Hiç yorum yok: