26.12.2008

yalanlar üstüne, gözüm, yılbaşı...


cumartesi işten sonra Body Of Lies’ a gittik sevdicekle..
türkçesi “ yalanlar üstüne “..
başrollerde Leonardo Di Caprio ve Russell Crowe oynuyor..
fakat size anlatamam,
gidip görmeniz lazım ikisi de nasıl döktürüyor…
oyunculuk böyle yapılır dedirtiyor..

ama film asıl “ Hani “ karakteriyle sağ gösterip sol vuruyor..
perdede ilk gözüktüğü andan itibaren,
nasıl da baskınlığını hissettiriyor,
nasıl da avucunun içine alıveriyor sizi,
ürdünlü istihbarat şefi Hani..

filmin konusundan bahsedeceğim ama basitleştirir miyim diye korkuyorum.
çünkü “ işin içinde ajanlar var “ diyince,
tipik bir “ ajan hikayesi “ olarak algılanmasını ihtimal dahilinde buluyorum.
oysa ki değil.
evet onlar da var filmin içinde.
ama olup bitenler bunun çok ötesinde.

ırak’ ta olanlar,
ortadoğu meseleleri,
yani yanı başımızda her gün kanla yazılmaya devam etmekte olan “ yakın tarih “
- ne yakını düpedüz bugün işte – ilginizi çekiyorsa,
seyredin.
ilginizi çekmiyorsa da seyredin.
sinema zevki için..

o kadar sıkmayan bir film ki..
öyle gerçek ki..
sizi rahat koltuğunuzdan alıp içine çekiveriyor.
mükemmel bir ikinci yarıyla,
“ wayyy beee way beee “ dedirterek çıkarttı salondan ikimizi.

uzun zamandır izlediğim en iyi film.
zaten ridley scott’ a uzun zamandır kefilim.
ama bu da bi A+ olmuş diğer tüm yaptıklarının üstüne.
ben en iyi film dalında,
en iyi yönetmen dalında ve tabii oyunculuklarda mutlaka Oscar adaylığı bekliyorum.
daha görmediğimiz ama adı geçen çok film var tabii ama,
erken konuşmak pahasına söylüyorum:
bu çok çok iyi bir film!

pazartesi sol gözüm için
- artık sonunda dayanamayıp -
alman hastanesi’ ne gittim.
detaylı bir muayeneden geçtim.
mühim olmamakla beraber,
göz kapağımdaki epitel hücrelerle ilgili bir sorunmuş.
iyi bakım gerektiriyormuş.
gerekli ilaçları aldım,
kullanmaya başladım.
ayrıca gözlükten nefret eden,
güneş gözlüğünü bile 10 dk.da bir takıp çıkartan,
kargadan başka kuş lensten başka optik malzeme tanımam diyen ben,
bu tip lens takamadığım durumlar için bir de gözlük aldım.
en hafifinden,
en görünmeyen ve hissedilmeyeninden.
2 akşamdır evde takıyorum.
ama yürürken filan tuhaf hissediyorum.

beni artık sevmeyeceksin diye tutturdum sevdiceğe.
- 1.si gözünde gözlük olduğu belli bile değil. 2.si gözünde gözlük
olduğunu fark ettiğimde bile ben karşımda çok entelektüel gözüken güzel bi kız görüyorum. bu da değişik bi hava kattı sana, dedi.

inansam mı bilemiyorum..

evlendikten sonraki ilk yılbaşım…
ve ben evde ağaç süslenmesine filan feci alışkınım!
kendimi bildim bileli ağaç süslenir bizim evde,
klişe filan demez acaip severim ben de.

doğal olarak ağaç isterim diye tutturdum..
çıktık..
gezerken gezerken,
küçük bi şey alır koyarız filan derken,
bi baktık,
2 metrelik süper bi ağaç almışız!
-napiyim duramadım-
süsleriyle filan devasa bi güzellik oldu evin içinde.
( daha sonra resim koyabilirim )
ne kar spreyini eksik ettik,
ne ışıklarını,
ne tepesindeki yıldızını.
alışveriş merkezi gibi oldu evin içi diye dalga geçiyoruz.
ama kocamannnnn ağacımı çok seviyoruz..

kediyi yanına yanaştırmayacağız diye biraz uğraşıyoruz
ama çok da takmıyoruz.
salona girip çıktıkça devasalığına selam çakıyoruz..

bu arada yeni yıl yavaş yavaş yaklaşıyor…
galiba mutluyuz…



Hiç yorum yok: