18.12.2008

hayat kötü, futbol güzel...


şimdi yaşamın sıkıntı vermesi
ya da biz zaten sıkıldığımız için hayatın üstümüze gelmesi konusunda yazmayacağım.
ama sıkıntılıyım.
sebebi : gözüm.

bildiğiniz göz işte.
mütemadiyen çevresini mavi-yeşil farlarla renklendirdiğim,
kirpiklerini rimellediğim,
siyah sürmelerle altını çizdiğim,
kıymetlilerim.
bunlardan biri rahatsız.
akıyor ve batıyor.
ben de 5-6 yıldır lens kullanıyorum
( renkli falan değil, bildiğin gözüm bozuk )
ve bu batmaları filan pek takmıyorum
- normalde -
damlamı damlatıp yatıyorum,
sabaha geçiyor.
bu sefer geçmedi.
kaç gündür.
bugün lensimi de takamadım.
flu görüyorum dünyayı.

şirkette bağıra çağıra telefonda konuşanlara sinir oluyorum haliyle.
aslında normaldir finans işinde.
iki kulakta 2 ayrı telefonla konuştuğumuz bile olur.
ama bugün batıyor işte.
gözüm.

derbi sohbetleri yükselmiş vaziyette.
haftasonu oynayacağız ya jimnastik kulübü ile..
ben ki “ iyi bir “ …
hatta “ çok iyi bir “ Galatasaraylıyım..
her hafta sonu bütün GS maçlarını+FB maçlarını izlerim.
sevdicek febeli..
bana diyor ki sen GS’ lı olduğun kadar anti fenerlisin..
öyle zevkle seyrediyorum yani febe maçlarını,
ama karşı takımı tutarak.
hele bu senenin ilk 5-6 maçında.
kafa göz giriyorduk neredeyse birbirimize..:))
- iyi Galatasaraylıyız dedik -
ayrıca şampiyonlar ligi – UEFA – Türkiye kupası vs vs vs ne maçı varsa izlerim.
üzerine oturur spor programlarını da izlerim.
ama bu haftaki maçın havasına giremedim hiç.
işlerden herhalde..

son 10 yıldır BKJ’ ye ali sami yen’ de 1 kere yenildik sadece.
( olimpiyat stadındaki ali aydın resitalini saymadım,
ali sami yen diyorum bakınız. )
son maçlarda artık gol atmıyoruz,
bariz show yapıyoruz.
reklamda filan al koy bu hareketleri,
izlersin.
Lincoln topu sektirerek sürüyor
- bak terbiyesiz -
kaleye bakmadan topuğuyla goller atıyor,
Milan Baros, Arda, Kewell,
hepsi sanki kameralara oynuyor,
bu sene 1-2 maç hariç,
Galatasaray’a tarafsız bir gözle bakılsa da,
yalnız futbol zevki açısından bile seyrine doyum olmuyor.
hele Benfica ve Hertha Berlin maçları,
nefissss…

fakat derbi sendromumuz
ve arada bir tutan:
“ biz hep kazanıyoruz olm yedik sizi “ umursamazlığımız,
saçma kazalara yol açabiliyor,
bazen..
( bkz. febe maçı – hay bin kunduz - )

o yüzden hiçbir önemli maçtan önce
“ asarız keseriz oyarız “ diye konuşmuyorum.
küçük hanımefendi filan olduğumdan değil,
top yuvarlak olduğundan.
hakemler de ha keza,
yuvarlak.
belli olmaz yani.

herkes futbol sevmez diye her hafta bu konuya girmiyorum,
ama girmişken size ilk nasıl GS’ lı olduğumu anlatarak bitireyim.
daha doğrusu Galatasaraylılığımı dünyaya nasıl deklare ettiğimi anlatarak..
( komik çünkü )
şimdi
annemin anlattıklarından aktarıyorum,
ben de hayal meyal hatırlıyorum.
3,5 yaşında filanım.
ben o zamanlar hesapta karar veremiyorum,
bi GS’ lıyım diyorum bi BJK’ lı..
çünkü annem BJK’ lı,
babam GS’ lı…

bir gün yine maç var iki takım arasında..
ben diyorum ki kim kazanırsa onu tutacağım artık bundan sonra.
annem bir koltukta oturuyor,
babam bir koltukta.
BJK gol atınca hop annemin yanına koşuyorum,
GS gol atınca hoooooop babamın yanına..
müthiş geçiyor maç..
ve yeniliyor Galatasaray..
ben tamam diyorum “ artık beşiktaşlıyım.. “

aradan birkaç saat geçiyor..
annem mutfakta yemek yapıyor..
yanına gidiyorum…
“ ama dudaklarını nasıl sarkıtmışsın “ diye anlatır hep annem..
“ ağladın ağlayacaksın.
beni de küstürmek istemiyorsun belli.
ama titreyen minicik çenenle,
bomba cümleni patlatıyorsun:
anneeeeeee ben galatasarayı bırakamıyorummmmmmm “

bak bak bak!!!
bırakamıyormuşum…
sanki ben elinden tutmasam düşüp ölecek koca Galatasaray..
bana muhtaç yani,
ortada bırakamam.
cümlede bu duygu var.
ayrıca 3,5 yıllık hayatında,
ne zaman bağlandın da ukala ukala annenin karşısına geçip
“ bırakamıyorum “ diyecek seviyeye geldin?
sanki 30 yıllık sigara tiryakisi,
doktoruna serzenişte bulunuyor:
bı-ra-ka-mı-yor-um..

bu bağlılık 3,5 yaşında çocuğun aklıyla oluşmayacağına göre,
bu hikayeyi duyunca kesin karar veriyorum,
o zamandan beri ben doğuştan Galatasaraylıyım diyorum…

bu maçta yenersek bizim için çok iyi olacak.
yenilsek ne olacak?
“ bırakacak mıyız? “ takımımızı?
yooooo..
yenilgi sebebine bakacağız:
1-) hakem hatasıysa
“ üzülmeyin aslanlar “ diye oyuncuların sırtını sıvazlayacağız,
2-)0-0 giderken şanssız bi golle yenilirsek
- bkz. Metalist maçı –
“ napalım önümüzdeki maçlara bakacağız “ diyeceğiz.
3-)eze eze yenerlese bizi
“ ya böyle mi oynanır o kadar para alıolar bi de yatıo haytalar “ diye ekrana bağıracağız.

ama gönlümüzde GS’ ın yeri,
imgesi,
o pırıl pırıl imgesi,
hiç değişmeyecek.
kolejli, aristokrat, parası suyunu çekmiş eski zengin,
hakkımızda ne derlerse desinler,
çocuğumuzu yine ezdirmeyeceğiz.

hani “ evde kızarlar “ ya anneler,
benimki öyle yapardı.
dışarıda ennn suçlu halimde bile
“ yapacak tabi çocuk o ne vaaaarrr “ diye kaplanlaşırken millete,
evde:
- yaptığın çok yanlıştı, beni çok zor durumda bıraktın diye azarlardı.

biz de bi hata görürsek “ oğlumuzda “,
evde kızacağız..
5 dk sonra da:
- gel kurabiye yaptım, diye yanımıza çağırıp bağrımıza basacağız…

yafff..
duygulandım..
“ kıro sporu, iğrenç tükürük saçan erkeklerin pis dünyası “ gibi görmeseniz,
siz de gerçekten içine girseniz,
çok büyülü bir dünya,
çok güzel bir şey şu futbol be! edit : kazandıkkkkk.. sevindikkkk..gururlandıkkkkk.. " bir futbol akşamında " daha buluşuncaya değin, lütfen hep beraber:
göklerde yıldızzzzzzzz kalplerde bir ay...sporun beşiğiiiii galatasarayyyy..re re re rara ragasray gasray cim bom bom bommmm!!!!

Hiç yorum yok: