15.12.2008

yemek masasından bi zahmet kalkılsın...


nooolur nooolur seyretmeyelim artık bunları lütfennnn..
yalvarırım gerekirse
ve serilirim de ayaklarınız önüne ama,
lütfen yani artık.

bayram tatili boyunca aralıksız yayınlanan “ yemekteyiz “ programından,
ısrarla ve sonsuzca kaçınıyorum.
ancak eve gelen her misafirin,
ilk çekingenliği üzerinden atıp da
- hani misafirler ilk geldiğinde nasıl oturacaklarını bile bilemezler -
hakkımızda “ rahat insanlar ayol bunlar “ intibaını edindikten sonra,
kumandayı eline geçirdiği bir an oluyor:
bakalım ne varmış?

ben mutfaktan çay – kahve vs getirene kadar açıp buluverdikleri de bu:
yemekteyiz.
misafire hürmetimiz bitimsiz bittabi,
lakin,
gözlerimin geriye dönüp “ değiştirinnn şu kanalı “ diye bağırmam da bir oluyor,
bu manzarayı görmemle.
10 sn.lik yemekteyiz izlemeleri yetiyor muhabbeti zehirlemeye fakat.
sonra artık,
“ şu hanım geçen akşam bunu pişirmişti de,
öbürü fenalık geçirmişti “ den öteye geçemeyen söz öbekleri.
“ yeter, kesin, susun “ anlamına gelecek en kibar kelimeleri seçmeye çalışıyorum,
yine de bir zaman kurtulamıyorum onların bu “ sakız “ sohbetinden.
ne kadar çiğnesen yutulamıyor, zira.

benim tek yorumum:
bunlar şimdi rakiplerine mi oy veriyorlar?
bizde rakibine adaletli oy verme müessesesi gelişmemiştir ya,
ona şaşırıyorum
( ha keza istifa müessesesi )
kendisinden 5 kat iyi olduğunu da bilse,
öldür Allah birbirine 10 puan vermeyecek insanları,
bir de en kalitesizinden ve çok pardon ama,
çirkefinden,
ilgi çekme manyağından,
“ ay ay yemeğimden kıl çıktı “ çığırtkanlarından seçip,
önümüze dayamanın ne mantığı vardır,
“ ben bu formatla ratingin dibine vururum “ uyanıklığından başka?
salağa yat,
TV karşısında yerini al
ve çeneni kapatıp seyret diyorsanız o başka..

haftasonunu anlatacağım ama çevrem buna benzer geyiklerle çevrilmiş durumda..
almış başını gitmiş aynı çam sakızı - yapışkan sohbetler.
ıssız adam,
AROG,
obama,
CHP’ nin çarşaf açılımı,
tuncay güney
ve yemekteyiz programı ile ilgili bir şey duymak istemiyorum bir daha.
söylenebilecek bi şey kalmadı çünkü.
herkes beynimizi yeterince yedi.
hele bir yerde daha ayla dikmen dinlersem,
rahmetliye olan saygım olmasa bayılacağım oracıkta.
topluca hiç Fransız filmi falan seyretmediğimizden,
avrupa sinemasının varlığından bi haberliğimizden,
bi Issız Adam bulduk mu üzerine çullanıyoruz hala.
aynı adamları al,
gus van sant / fil ( elephant ) filmine götür,
“ ay sıkıldım bayıldım, ayrıca filmde tek bir fil bile yooook “ diye fenalıklar geçirir.
hani “ detaylara ve insan ilişkilerine düşkün “ bi sinema gözün vardı senin?
acımasam lars von trier verelim diyeceğim ama…
intihara sürüklenirler ondan korkarım..

peki bu geyiklerin arasına sıkıştırılmış küçük hayatımda ben ne yaptım.
cumartesi çalıştım.
evet.
çıkışta sevdicek ve arkadaşlarla “ dünyanın durduğu gün “ ü izledim.
bu hafta gösterime giren tek film olduğu için.
en ön sıra dahil tamamı dolu bir salonda.
ortalardan.
sıradan bir uzaylı filmiydi diyeceğim ama
basında üzerine gidildiği kadar da korkulacak bir film değil.
izle, seyret , çık işte.
hep bi david lynch filmine rastlayacak değiliz elbette.
kısacası 10 üzerinden 2 vermezdim ben.
klişe der,
bi şey olmaz bu filmden der geçerdim.
biraz da spoiler vereyim.
keanu burada bi uzaylı.
dünyaya insanları yok edip gezegenin kalanını kurtarmak için geliyor:
gezegen ölürse siz de ölürsünüz,
ama siz ölürseniz gezegen yaşayacak diyerek konuya bakışını özetliyor zaten.

ama dr. helen arkadaşımız,
insanların hala içinde iyi bişiyler olduğunu,
gerçekten zorda kalırsak “ evrileceğimizi “ anlatıp vazgeçirmeye çalışıyor kendisini.
uzaylı kardeşimiz,
nobel almış bir dahiyle kara tahtada yan yana bi formülü tamamlıyorlar filan
- aynı sevdicekle benim evdeki halimiz -
sonra bu Nobellinin evinde çalan muhteşem müziğe hasta olup ne olduğunu sorunca
“ Bach “ diye veriyorlar bizimkiler ayarı.
hani siz çok ileri bi uygarlık filan olabilirsiniz ama,
bizde de bu var,
gibi.
sonunda bir de mezarlık sahnesi yapıp adamın önünde ağlaşınca,
“ tamam lan öldürmicem sizi ama dünyayı yok etmek yok bak! “
diyip bize bi şans daha veriyor.
fakat kendisinde tam bir güven tesis edemediğimizden olacak,
“ dur ben gidince yine sapıtır bunlar “ diyip,
bütün teknolojimizi elimizden alıp gidiyor.
- elektrik, pil bile yok walla -

bir elektrik süpürgesi misali,
dünyanın içinden tüm teknolojiyi çekip aldığı sahne bence etkileyici.
bütün inşaat makineleri filan duruyorlar özellikle bir yerde
- zaten ne gelirse ya binadan ya zinadan -
hoşuma bile gidiyor neredeyse.

çıkıyoruz sinemadan,
arkadaşların evine gidiyoruz.
yemek yiyoruz,
oyunlar oynuyoruz,
Okan’ ın King Of Disco’ sunu izliyoruz.
90’ lara dönüp “ bak bak bu da vardı “ çekiyoruz.
yaşlılar gibi.
eğleniyoruz.

pazar günü üzerinize afiyet 15:00’ de kalkıyorum.
tam bir tembellik günü yaşıyorum.
tv seyrediyorum,
play station oynuyorum,
maç izliyorum,
heroes izliyorum,
gece de uyuyamadıkça uyuyamıyorum..

sabahın gelmesini belki,
istemediğim için.
geliyor sonra.
ben de işe gidiyorum.

kamera amorstan çekmeye devam ediyor..

Hiç yorum yok: