11.05.2007

EN Bİ ORTAYA KARIŞIK...


"müjdeler olsun,
kar yağdıııııı!!!"

Eskiden böyle bir çocuk şarkısı mevcuttu TRT’ de ve
nedense devamlı çalınırdı kar yağdığı müddetçe.
Çünki TRT çocuklara
mütemadiyen bir "kar sevgisi kazandırma" faaliyeti içindeydi ki,
dinledikçe ablamı ve beni
hüngür hüngür ağlatan:
"üzgünümmm karlar eridiiii
kardanadamım daaaaaa
üzgünüm kırıldı oyucağım,
oyunum kaldı yarım,
üzgünüm kavga ettim arkadaşımlaaaa"
diye,
hüzün dozu çoğu "yetişkin şarkısından" fazla
bir şarkı da çalardı sık sık.
Minik bi kızımızla da bi klip yapılmıştı bu şarkıya,
üfff yani.
Hiçbi derdiniz yoksa bile,
"kahpe bu dünya ülennnn" diyip ağlayasınız gelirdi.
( - o yaşta?
- evet o yaşta! )

Düşünün kar yağınca
"müjdeler olsun" diye höynkürtülüyorsunuz,
karlar erimye başlayınca,
kardanadamınızın eridiği yetmiyormuş gibi,
hem oyuncağınız kırılıyor,
hem de arkadaşınızla kavga ediyorsunuz!
Hani şimdi çekmiş olsalar,
işi klibin sonunda getirip küresel ısınmaya dayandıracaklar.

Bu ve benzeri çalışmalar yüzünden,
bir kış sezonu,
yataktan kalkar kalkmaz,
küçük burnumu cama dayayarak kar yağdı mı
yağmadı mı diye bakmakla geçti.
O zamanlar da bir günlüğüm vardı
ve amacım o günlüğe şu cümleyi yazmaktı:
- Bu sabah bi uyandım, her taraf bembeyazdı sevgili günlük.
Netekim yazmıştım da sonunda galiba,
bak onu tam hatırlamıyorum,
nedense o korkunç bekleyişi hatırlıyorum yalnızca.
Zaten "bi şey uğruna ne kadar savaşırsan o kadar değerli olur" derler ya,
bende durum tam tersi.
Bir şeye ulaşmak için çok fazla uğraşmış,
çok fazla zorluk yaşamış
ve türlü sıkıntılara katlanmışsam,
"o şey" bana eskisi kadar cazip gelmiyor,
gelse de,
"ilk istediğim an" elde etsem bana vereceği zevki vermiyor.
Ben de böyle,
ters bi tipim işte.
Kaçan kovalanır lafına da gıcık olduğumu devamlı söylemem de bu yüzden belki de.
Elde etmek için o kadar uğraştığım sevgiliyi napiyim ben be?
( hiç! )

Ya bi dakka ben nereden bu konuya geldim?
Hah!
"Müjdeler olsun kar yağdııııı" yı,
gündemimize uyarlamak isteyerek çıkmıştım yola
ve etmek istediğim laf şuydu:
Müjdeler olsun Handeynen Fazıl barıştıııııı..
Allaaaam allaaaaam,
şu an saadetten ölebilirim inan!
Tunaynan İclal de barışırsa,
tam olacak bu iş!
Ne kaadddar möhimmmm,
ne kaddar can alıcı konularla uğraşıyoruz,
farkındasın deel mi sevgili halkım!
Ama zaten millet,
"ciddi konularla ilgilenme kotasını" fazla fazla doldurdu,
şimdi yeni magazin bombaları patlatmak lazım.
Artı biraz eğlenmek lazım.

Misal,
ben,
dün gece Kanaltürk’ te Gerçekler’ i seyrederken,
bir taraftan da Eurovision’ daki gelişmeleri takip ettim,
hatta dinlediğim şarkılar arasından kendimce bir
"finale çıkması muhtemel 10" belirledim ve
10’ da 6 bildim.
Aşağıdaki listede kırmızı olanlar,
benim ilk 10’ a kalacağını bildiklerimdir:
( efem dikkat ederseniz hepsini bildim sahtekarlığına girmiyorum,
hangilerini doğru tahmin edebildiğimi direkt söylüyorum.
öhm! )
Belarus, Makedonya,
Slovenya, Macaristan, Gürcistan, Letonya, Sırbistan, Bulgaristan, Türkiye, Moldova.

Bu listede özellikle
Gürcistan ve Moldova’ yı sürpriz biçimde bildim,
çünkü sevgilim dahil kimse şans vermemişti kendilerine.
Belarus ise bankoydu bana göre,
ilk 5’ e girer Cumartesi akşamı yapılacak finalde de.

Kenan’ ın performansına gelince,
bir Türk olarak tabii kafadan sempati duyuyoruz kendisine.
Ancak eksiklikleri de söylemek lazım bence.
Ben Çakkıdı klibindeki gibi,
sokak tarzı giyinmiş kalabalık bi dans grubunun,
ilginç figürler sergilemesini isterdim kendimce.
Özellikle klipte görüp de ağzımın açık kaldığı
"nasssı yapıo bu çocuk bu hareketi ya" dediğim halleriyle.
Sonuçta 4 tane dansçı kız kullanıp,
onları klasik "taşlı tuşlu, altınlı pullu kıyafetler" in içine sokarak
klasik figürler yaptırmak biraz sönük kalıyor bana göre.
Tamam görüntü güzel ama,
ee?
Senden bi önce çıkan adam da aynı şeyi yapmış zaten,
bi sonra çıkan da aynı şeyi yapacak haliyle.
O yüzden bence artık 4 dansçı kız kullanmak demode!
( hiç Madonna konseri de izlememiş bunlar herhalde )

Eleştireceğim diğer nokta da müziğin sesi.
Biliyorsunuz artık Timur Selçuk’ un orkestrasının başına geçtiği,
Eurovision’ daki "canlı müzik" devri biteli çok oldu.
Artık müzik banttan veriliyor,
önde sadece şarkıcı canlı vokal performansı sergiliyor.
Yani,
karaoke bi nevi.
Yalnız bizim şarkımızda arkadan gelen müziğin sesi pek yüksek değildi.
Kulağımıza çarpan sadece Kenan’ ın sesiydi.
Oysa seyirciyi gaza getirmek için,
özellikle şarkının introsu tam anlamıyla "gümbürdemeliydi"
Onun dışında Kenan’ ın sempatik halleri,
rahatlığı,
seyirciyle iletişimi filan gayet iyiydi.
En azından salondaki seyirciyi coşturmayı bildi.
Tabii bu rahatlığında yıllardır sahne çıkıyor olması da etkiliydi.
Konuyla ilgili bir durum da dikkat çekiciydi:
hani hep şu yanılmasa vardır,
Eurovision aslında amatör şarkıcıların yarışmasıdır,
biz Türkler olarak yarışmayı fazla kafamıza takmaktayızdır,
ama aslında bi profesyonel bu yarışmaya katılmamalıdır.
Arkadaşlar bu olay külliyen yalan!
Katılan şarkıcıların çoğu,
ülkelerinin en çok satan albümlerini yapmış sanatçılar
- tarihi rekorlardan söz ediyorum -
Erkin Koray muadili 40 yıldır müzik yapan insanlar,
hatta Grammy ödülü sahibi yarışmacılar vardı.
Büyük çoğunluk ülkelerinin gururu olmuş,
çok sevilen insanlardı.
Yani adamlar kalkıp,
koooskoca Grammy ödüllü sanatçılarını gönderiyorlarsa,
bizim de "Tarkan’ ın felan ne işi var oralarda canııım.
bi kere orası amatör şeysi" burnu büyüklüğüne kapılmamamız gerekir.
( di mi?
evet! )

Şimdi gelelim bu haftasonu için dileklerime :
- Her ne kadar febenin şampiyonluğu kesinleşmişse de,
Trabzon’ a yenilmesi
- Eurovision’ da Kenan’ ın iyi bi derece elde etmesi

pazartesi bakıcaz,
bunların kaçı gerçekleşecek...


2 yorum:

memurdostu dedi ki...

Likelife merhaba.

Şu mail grubumda dile getirilen özel sektörde sürünmek konusunda senin güzel fikirlerin vardır. Burda bu konuda birşeyler yazarmısın? Sonra yazdıklarındanda mail grubuma link verirsin.

Sende bi özel sektör çalışanısın, bu konuda muhakkak söyleyecek sözün vardır.

Değil mi?

atalet dedi ki...

izmir kesinlikle çğlayan dan daha kalabalıktı..
ve bil bakalım bu gariban sıcakan bayılan arkadaşını ayıltmak için ilk bulduğu serin yere soktuğu ve oranın bir biracı olduğunu keşfedip bir masaya sıkıştığında.. kiminle tanıştı..
fazıl say'ın annesiyle..
çooook şeker bir kadın..
bodrumdan mitinge gelmiş..
ve resim çektirirken kırmızı rujunu tazeleyip..
peyniiiiir diyor.. =)