28.05.2007

I TURN TO YOU...


Yes ay törn tu yu sevgilili dinleyiciler
( = okuyucular )
Zaten söylenmişti,
bunun temelli ve kesin bi gidiş olmadığı,
bi ara olduğu ancak uzunluğunun bilinmediği.
Sebebi ise hayatımdaki birtakım işlerin kötü gitmesiydi.
Ha,
şimdi düzeldi mi?
Hayır.
Sadece rölantiye alındı bazı şeyler,
çünkü tarafımdan bolca "huzur ihtiyacı" hissedildi.
Ve birtakım şeyler ertelenme yoluna gidildi.
Yoksa,
kafan rahat mı,
mutlu musun,
her şey istediğin gibi mi derseniz,
size nerelere koyacağınızı bilemeyeceğiniz bir "hayır" cevabı veririm ki,
akıllara zarar.

Yaşamımda bazı önemli kararlar arifesindeyim,
ki benim durumumda olan bir arkadaşım olsa,
bol bol akıl verirdim "şöyle yap böyle yap" diye karşısına geçip.
Ama söz konusu olan kişi benim
ve bazı bıçak sırtı dengelerden,
kendimi kesmeden,
ruhuma zarar vermeden sıyrılabilme derdindeyim.
Ee 24 saat cambazlık da çekilmiyor,
siz de takdir edersiniz ki.
O yüzden şimdilik bi kendi içine dönme,
kendi kendini dinleme dönemindeyim.
Sakince alınmış mantıklı kararlarım olmalı cebimde,
hem de en kısa sürede.

Gelelim haftasonu başımdan geçenlere.
Cumartesi yine yarım gün işe gittim
ve öğleden sonramı sevgiliyle geçirdim.
Profilo’ ya gittik,
yemek yedik ve sinemaya gittik.
Karayip Korsanları 3’ ü izledik.
Şimdi biraz uzundu filan,
tamam ama,
hakkını vermek gerekir ki,
güzel bir filmdi.
Özellikle görüntü yönetmenini gözlerinden
ve sanat yönetmenini ellerinden öpmek isterim.
Öyle ki bir yerden sonra filmin senaryosu bile önemini yitirdi.
Görüntüler öyle muhteşemdi ki!
Her sahneyle ayrı ayrı,
her sahnenin her parçasıyla ayrı ayrı,
o kadar uğraşılmıştı ki,
sırf bunun için bile izlemeye değerdi.
Kostüm,
makyaj,
sipeşıl efekt!
Kusursuz ve enfesti.
Ayrıca tüm Karayip Korsanları serisi boyunca devam eden,
belli klasikler de aynen devam etmekteydi.
Jack’ in iğneleyici konuşmaları
( ki bence Johnny Depp oyunculukta kendini bile aştı )
Will ve Elizabeth’ in bana "ahhh ahhhh" çektiren aşkı,
tayfaların süper eğlenceli salaklıkları
ve tabii Jack isimli süper sevimli maymunları,
aynen baki kalmıştı.
Yine de "bu üçlemeden birini seç,
hangisi en güzeldi söyle" derseniz,
ben size birincisiydi derim!
Belki ilk göz ağrısı için olduğu için öyleydi bilemiyorum,
ama bizi acaip gaza getirmişti.

Filmden sonra biraz gezindik,
sevgiliye kıyafet almak için alışveriş turları attık,
sonra ben eve gittim o bi süre daha devam etti alışverişe.
Evde biraz Ergün Poyraz / Musa’ nın Çocukları’ nı okudum
ve Lost’ u izledim.
( bu arada ben Lost’ un ilk sezonunu bitirdim,
pazar günü de 2. sezonu aldım 2 bölüm izledim,
azimliyim. )

Pazar günü çalışma sırası sevgilideydi,
o yüzden ancak saat beş gibi buluşabildik.
Bu sayede evden epey geç çıktım,
büyük bi zevkle Politika Durağı’ nı izledim,
kendimle ilgilendim,
süslendim,
Taksim’ e gittim.
Buluşunca önce gittik,
Tünel’ deki Gloria’ ya.
Sonra Montreal diye bi yere geçtik,
FB - Efes basket maçının 2. yarısını izleyelim en azından mantalitesiyle.
Benim Efes’ i,
sevgilimin febeyi tuttuğunu söylememe gerek yok herhalde?
FB maçı kazanarak seride durumu 2-0’ a getirdi
ve şampiyonluk yolunda oldukça önemli bir başarı elde etti.
Efes’ in kötü oyununa
ve FB’ nin özellikle Solomon’ la üçlüklerdeki başarılarına bakacak olursak,
Fenerbahçe basketbolda da şampiyon olacak gibi.

Montreal’ de otururken kankam aradı,
onunla ve "brand new" sevgilisiyle buluşup,
Melekler Kahvesi’ ne gittik.
Aslında bizim öyle bir niyetimiz yoktu da,
karşı taraftan "nargile içme talebi" geldi,
biz de orayı seçtik.
"erkekler" kendi aralarında askerlik muhabbeti yaparken,
biz kankayla bi el tavla çevirdik.
Biraz da kikirdedik.
Onlar hiç fark etmeden öğreniverdim
bu sevgili hakkındaki "top secret" bilgileri.
tabi kankam "nasıl sence?" diyince de,
anında bastım okeyi.
Ardından eve gittim
ve az önce bahsettiğim gibi 2 bölüm Lost seyrettim.
Sonra da uykulu ama huzursuz yatağıma geçtim..

Sabaha kadar rüyalarımda,
savaştım durdum..

1 yorum:

kartograf dedi ki...

Hah şöyle.

Sigara gibi bağımlılık yapmıştı yazıların bende.

Sabahleyin baktım yazı yok.

Senin gibi yazan var mı başka diye ora bura, başka bloglara baktım. Yok. Senin gibi hayatını tüm içtenliğiyle ortaya döken yok.

Öğleyin öylesine bir baktım. Hoooop yeni yazı gelmiş. Çocuk gibi sevindim valla.

Aramıza tekrar hoşgeldin, sıkılınca ara verebilirsin ama ne olur tamamen bu blog alemini bırakıp gitme.....