11.07.2007

YIPRANDIM!!


söz veriyorum,
bi daha bizim işyerindeki ofisboylara,
"amaaaaan şuraya gitmeye de mi üşeniosun?"
ya da "size de iş yaptırılmıo" filan diye çemkirmiycem.
çünkü devlet dairelerinde ve çeşitli dairelerde koşturmak gerçekten zormuş.
( bkz. bugün ben bunu anladım )

sabah işyerini arayıp öğlene kadar izin istedim ki,
işlerimi halledeyim.
önce muhtarlığa gittim.
oradan kağıt alıp nüfus idaresine gideceğim ki,
üzerinde kapı gibi TC Kimlik Nosu yazan yeni kimlik alayım.
2 sn.lik iş diye düşünüyorum ve fekat muhtar şöyle diyor:
- senin kaydın yok!
- vardır, yanlış bakmış olmayın?
- yok işte kızım, kiminle yaşıodun sen?
- xxx
- bi de onların ismiyle bakayım.
- ...
- yok o adreste sen gözükmüosun
- ama nasıl olur, ben işe girerken buradan ikametgah aldım, naklim yapılmıştı
- yok kaydın!

ayy delirmek üzereyim.
bir taraftan da seçmen bilgi kağıtlarını almaya gelenler girip çıkıyor,
onlar da maydonoz oluyor.
sonunda diyor ki:
- çekmeceye bakalım!

iyi, bakın.
nihayet dosyanın "kendisini" buluyor,
eviriyor çeviriyor,
içindeki resme bakıyor:
- bu sen misin? değilsin!
- evet benim..
- ehe ehe..

ee bu gevrek gevrek gülüşün sebebi ne şimdi?
neyse,
sonunda bi şeye kanaat getiriyor:
- bizim kız senin dosyayı bilgisayara işlememiş.

iyi halt etmiş!
sevgili mıktar,
aheste aheste dosyamı bilgisayara işliyor
( ki yaş 70 üstü, düşünün! )
o bitince de el yazısıyla yavaş yavaş gerekli evrağı hazırlıyor.
sonunda 3 YTL ve yarım saat karşılığı belgeme kavuşuyorum.

"nüfusa" gidiyorum.
dünyanın en ruhsuz çocuğu da burda:
- elinizdeki evrakları verin, geçin bekleyin. ayrıca 3,5 YTL, buyuruyor.

oturdum bekliyorum.
mübarek bütün İstanbul kafa kaaadını yenilemeye gelmiş benimle beraber oturuyor.
"onlarınki de seçim yüzünden herhalde" diyorum.
yepyeni ve iğrenç resimli kafa kaağıdımı alıp oradan uzaklaşıyorum.

dünden beri 2. derdim ADSL.
yeni laptop aldık ya,
öyle boş boş gitmiyor.
ADSL bağlatmak gerekiyor.
ev telefonu benim üzerime olmadığı için de türlü türlü sorunlar çıkıyor,
ben de napıyorum?
tutup, ADSL dışında hiç kullanmayacağım bir hat almaya Telekom’ a gidiyorum.
( fena şekilde domuz inadım vardır )
orada da yarım saat kadar oyalandıktan sonra,
yepyeni ve tamamen bana ait bir telefon numarasına kavuşuyorum.
( güya bugün gelip bağlayacaklarmış, bakalım! )
böylece hayatta en nefret ettiğim şeyden,
yani "başkalarına bağımlı iş yapmaktan" kurtuluyorum.
her ay kullanmayacağım bir hat için bir sürü para vereceğim ama olsun.
ben göbeğimi kendim kesmezsem,
birilerinden bir şeyler rica etmek zorunda kalırsam kendimi aşağılanmış hissediyorum.
hele karşımdaki kişi,
bu işi benim istediğim kadar acele yapmaya pek hevesli değilse.

bu iş de bitince World Card borcumu yatırıyorum.
ve saate bakıyorum:
12 olmuş!
ben daha kahvaltı bile yapmamışım
ve aç karnına bu sıcakta 3,5 saat boyunca oradan oraya koşturmak beni mahvetmiş durumda.
başım,
belim,
karnım,
bacaklarım hepsi başka başka ağrıyor.
işyerine geldiğimden beri bi an önce eve gitmek için kıvranıyorum.
bariz bi acı çekiyorum.
bir taraftan da bi dolu iş yapıyorum.
kısacası zor bi gün geçiriyorum.

ama kafa kağıdı işini hallettim,
telefonun bağlanma işi bugün,
ADSL başvuru işim de yarın çözülürse
"hepsine değdi" diyeceğim.
yoksa..
iyi şeyler söylemeyeceğim kesin..


1 yorum:

burdasaklaniyorum dedi ki...

bi de evlenmeyi dene :)
insanı evlenmekten de, yanındaki adamdan da, hayattan da soğutan o kadar çok formalite var ki.
oraya koştur, buraya başvur derken "eeee. başlarım ama evliliğinden ülen. vazgeçtim, ayrılıyorum" diyen insan yoksa ben de neyim.