11.01.2011

veda..


zerre kadar üzüntüm yoktu..
hatta "kurtuluyoruz" diye seviniyordum..

eskiydi, köhneydi, bize yakışmıyordu..

evet, Ali Sami Yen Stadyumu'ndan bahsediyorum..
veda günü gelip çatıncaya kadar ayrılığın bu kadar zor olacağını tahmin etmiyordum..

iyiye, güzele doğru koşuyorsa insan,
fark edemiyor geride bıraktıklarına duyduğu bağlılığı..

oysa 1,5 sene yaşadığım Mecidiyeköy'e gitmeye bir anlam katan bile oymuş,
bunu anlıyorum..

iş çıkışlarında,
tüm günün yorgunluğunu,
çalışma hayatının zorluğunu,
hayat mücadelesini omuzlarımda en çok hissettiğim saatlerde,
metrodan inip 1-2 adım atınca stadımızı görüp,

kendi kendime "en azından Galatasaray var" derdim..

hele bir de o gün maç varsa!
etrafta atkılı-bereli tezahürat yapan aslanları gördükçe içim ısınırdı.

hayatın tüm pisliğine rağmen gülümserdim.
bana herşeyi unuttururdu mabedim..

neler yaşattı,
ne başarılar,
ne kupalar,
ne yıldızlar gördü o stad..

başka bir yerde maç yapacak olmak değil de,
yıkılacak olması çok koyuyor bana!
evet belki artık aktif kullanılması rasyonel değildi,
ama yine de müze gibi bir hale getirilip,
ayakta kalmalıydı sanki..

günümüzün vahşi kapitalizminde bunu hayal etmek bile çocukça belki de..
ama yine de Ali Sami Yen var olmalıydı Mecidiyeköy'deki yerinde..

sanki son anda bir şey olacak..
stadıma kepçelerin vurmaya cüret ettiği an,
Hulusi Kentmen tipi bi zengin çıkacak ortaya..
ben her hakkını satın aldım,
bu stadı da yıllardır her cefasını çekmiş taraftarına armağan ediyorum diyecek.
ahh keşke her şey Yeşilçam filmi naifliğinde olsa..

seviyoruz unutmayacağız seni canımız stadımız..
yaşattıklarınla, hatırlattıklarla hep kalacaksın kalbimizde!
ait olduğun en güzide yerinde!

çok zor be!..

Hiç yorum yok: