6.08.2007

Ne Dedim Ben???


düşündüm de,
ben Alpay Erdem’ i çok seviyorum..
onu okuduğum zaman,
onun gibi yazmak istiyorum.
nasıl bir karaktersizsem artık,
hemen onun gibi olmak istiyorum.
bi de Selahattin Duman okuyunca oluyor bu.

bence bi "bilok yazıcısnın" ulaşabileceği son nokta çünkü kendileri.
uğraşsan da geçemezsin bence.
ama blogtan kastınız böyle benimki gibi bi şiyse..
yok ben dünyayı kurtarıcam,
felsefe yapıcam,
edebiyat parçalayacağım diyorsanız o zaman başka tabi.

ilişkiler üzerine yazacak olsam mesela,
o zaman Ahmet Altan’ ı kıskanırdım ben.
ama öyle "kadınların sevdiği yazar ahmet altan" kabilinden değil,
harbiden beğendiğim için adamı.
severim yani.
bazen unuturum sevdiğimi.
genelde mutluyken filan böyle,
pek sallamam,

"aman bana ne şimdi onun tumturaklı uzun cümlelerinden,
kulağını tersten gösteren betimlemelerinden" diye.
ama elime alıp 2 satır okuyayım,
yine hemen hastası olurum.
"bütünleşik çarprazlamalar psikozunda sevdim seni" türü cümleler kurarak taklit edilebileceği düşünülür kendisinin,
"ben de yazarım canım, kadın yazarı işte" filan diye aşağılanmaya çalışılır..
halbuki otur da yaz bakalım.
yazamazsın,
sıkarsın,
okutamazsın kendini.
olmaz yani.

sevgilim de savunur bu tezi,
ben de o zaman acayip gıcık olurum.
"adam kalkmış beni bana anlatıyor, ne var ki onun yazdıklarında" filan der,
hatta kendisinden nefret eder.
yıllar boyunca yavaş yavaş ben biraz alıştırmaya çalıştım,
hala ısınmadı.
arada bi "tamam kültürel birikimi var adamın" filan diye hakkını vermeye çalışıyor ama,
ötesi yok.
o kadar yani.

neyse konu bu değildi.
konu benim Alpay Erdem’ i ne kadar sevdiğimdi.
okurken resmen neşe doluyorum,
ben de hemen bisiklete binmek
ve gezerken gördüğüm herkese
teyzelerle ilgili sahip olduğum kötü anılarımı anlatmak istiyorum.
o kadar yakın görüyorum yani.

hayatımda en sevdiğim insanlar arasında ilk 10’ a girer belki.
o derece.
1. her zaman sevgilim ama.
diğer herkes ondan sonra gelir.
annem – babam dahil.
böyle de adi bi insanım.
sen doğur,
bak büyüt bu yaşa getir,
elin çocuğunu gitsin daha çok sevsin.
ama napalım dünya böyle.

benim kafamda "sevgilim" diye bi kavram var.
o da aşkı temsil ettiği için benim gözümde her zaman 1.
şimdi ben sevgilimden ayrılırsam
ve başkasına aşık olursam,
hemen 1. o olur.
başkasına aşık olmazsam,
aşık olana kadar 1 numara boş kalır.
2. sıradaki kişi otomatikman birinci sıraya yükselmez yani.
meclisteki ölen milletvekilinin boş koltuğu gibi.
yerine atama yapılmaz.
boş durur öyle 1. sıra.
sonra aşık olunca o kişi bir numara olur.
işte böyle de aşk delisi bi kişiyim.

bazı arkadaşlarım mesela,
"amaaan 1 erkek için değer mi?" filan derler.
( sanki 2 erkek olunca fark edio? )

işte o zaman,
"senin o bir erkek dediğin kişi benim hayatımın anlamı" diye haykırmak isterim ey okuyucu.
ben aşık olmadığım zaman,
yiyemem,
içemem,
gezemem,
nefessiz kalırım,
biter giderim.

hatta sevgilim bazen beni kızdırdığında,
ona olan aşkımın azaldığını hissedersem,
sevgilime daha çok sinirlenirim
"içimdeki aşkı öldürüyor" diye.
yani içimde bu kadar güzel bi duygu yeşertmişsin,
dünyanın en güzel şeyi,
ama sen kalkıp beni üzdüğün zaman,
adeta efendim,
dünyanın en güzel çiçeğini bahçe makasıyla kesen bi kişi gibi,
almışsın eline o makası,
acımasızca bu duyguyu buduyorsun.
üstelik yanlış yerden kesersen bi daha da büyümez o.
ondan sonra ilişkiye devam etsen de,
ayrılsan da fark etmez.
aşkı kesmişsin yani sen.

"sen ne hakla benim elimden bu kadar değerli bi şeyi alırsın" diye işte böyle kızarım.
ama içimden tabi.
kalkıp suratına karşı
"sana olan aşkımı yok ettiğin için sana daha çok kızıyorum" diyecek halim yok ya.
içten içe kinlenirim öyle.
hani çocuğu öldürülmüş biri,
evladının katiline nası kızar,
o kadar kızarım bu işe.
bizim zırt – pırt ayrılıklarımız da hep bu anlarıma denk gelir zaten.

ya şimdi yazıya şöyle bi baktım da,
anlatmak istediğim tek bi şeyi bile adam gibi anlatamamışım sevgili okuyucu.
konu bu kadar dağıtılır yani.
şu yazıdan bi kişi de benim anlatmak istediklerimi anladıysa kafamı kırarım.
bu kadar kötü yazılır yani.
bravo bana.
en iyisi bu kadar bahsettikten sonra,
Alpay Erdem’ den bi yazı ekleyeyim ben size.
belki biraz toparlar sizi.

* Metro’nun merdivenlerinden de ne düşülür yalnız. Allah görsetmesin. Evet, “görsetmesin”.
* Bi aralar, canım sıkılıyor’a karşı, sıkı can iyidir, çabuk çıkmaz diye pis bi laf vardı.
Pek kullanılırdı. Allah’tan geçti o pis dönem, iyi oldu.
* George Clooney, gittikçe kuşa benzemeye başladı, farkında mısınız.
O eski yakışıklılığından eser kalmadı. Adeta bir kuş oldu.
İnanmayan, Ocean’s Thirteen’in afişine baksın. Resmen bir kuş. Kuşa benzeyen insanları sevmem.
Kuşlara hakaret gibi oluyor çünkü. Sevmem.
* Çok acayip bişey söyliycem; ben bir disifiks manyağıyım. Disifiks nedir.
Disifiks, böyle Karfur’larda satılan, (ekseriyetle), rulo halinde, renk renk, desen desen, böyle metrelerce, kağıt yapışkan. (-Kız Emine reklama giriyor. -Girmez. Selpak gibi düşün. Hani kağıt mendil demiyosun da, selpak diyosun ya, onun gibi düşün.)
Al duvara yapıştır, olsun sana duvar kağıdı, o derece yani.
İstediğin gibi kes, alttan kağıdını çıkar, istediğin yere yapıştır.
Her yere yapıştırıyorum. Ne zaman Karfur’a gitsem, rulo rulo alıyorum.
Annem, benim bir yapışkana bu kadar para verdiğimi duysa, beni kesinlikle evlatlıktan reddeder.
Ama ne yapayım, dayanamıyorum. O kadar güzeller ki. Büssürü rengi var.
İhtiyaçtan değil, tamamen zevkten.
Zevk olmasa, şeffafını bile niye alayım değil mi. Benim de lüksüm, bu disifiks oldu.
Her yere yapıştırıyorum. Bisikletime, bilgisayarıma, camlara, masaya sandalyeye, fırına buzdolabına, yüzüme gözüme, her yere.
Kesip kesip. Biri beni kurtarsın. Sanırım bağımlı olmak böyle bir şey.
Lan sakın ben o yapışkanının kokusunun manyağı olmuş olmıyim.
Bayaa böyle kafa yapıyo çünkü. LAN!
* Fenasi Kerim’i çok özlüyorum. O benim gerçek starımdı.
* Geçtiğimiz haftalarda, koşan teyze’den bahsetmiştim.
Bu hafta, koşan teyze’den çok daha acayip bişey gördüm; kaçışan teyzeler.
Dünyanın kesinlikle en komik görüntüsü. Bisikletimle, Üsküdar sahilinden doğru, Çengelköy’e doğru gidiyorum, böyle nerden baksan 8-9 tane teyze de, karşıdan karşıya, sanki yol onlarınmışçasına, ahestenin de ahestesi, geçiyorlar diycem, geçmiyorlar da, böyle tuhaf bir şey, önlerinde de bir taksi var, teyzeler geçsin diye bekliyor, e geçmiyorlar, duruyorlar gibi bişey yani yolun ortasında, en sonunda taksi şoförü dellendi, taksiyi bunların üzerlerine doğru sürmeye başladı.
Teyzelerin bir kaçışması var, ömre bedel
Bir de taksi şoförü, bir yandan da küfür ediyor, LA! Sİ! .MINA KODUKLARIM diye.
Teyzeler çil yavruları gibi dağıldılar valla. Güleyim mi, taksi şoförüne tepki mi vereyim, bilemedim.
Güldüm tabi önce. Sonra, dur şu taksi şoförünü paylayım dedim. Çünkü teyze de olsa, onlar bizim analarımız.
Yapılmaz yani o hareket. O teyzeler ki, bizleri, tarlaya doğurup, orada kurda kuşa bırakmayıp, faydalı bir insan olsun diye büyütenlerimiz.
O teyzeler ki, kadınlarımız, bacılarımız. Tam dedim şu taksiyi yakalayım, bastı gaza gitti, baktım yetişilmez yani.
Çok sinirli gitti çünkü. Tam telefonuma plakasını yazıyordum ki, o kaçışan teyzelerden biri, yavrum eziyordu bizi diye dizlerini döve döve, yanıma dert yanmaya geldi.
Dedim teyze s.ktir git. Uzak dur benden. Kaçtım ordan. Plakayı da unuttum o korkuyla.
Mına koyum nasıl da apansızın sinsi gibi yanaştı yanıma ya.
Halbüse Hıncal Uluç gibi rezil edecektim o taksiyi köşemden.
Hayır sevmemek, korkmak başka, ezilenlerin yanında olmak başka. Eziliyorlardı çünkü resmen.
* Bugüne kadar, bir şekilde, tişörtünün yakasını kesmemiş, sonra da, içten içe pişman olmamış bir insana rastlamadım.
*Telefon rehberinde gezinirken, ismini gördüğünde, yüzünü ekşiten biri varsa, kurtul ondan.
Önce o kaydı sil. Kurtul ondan. Bir insandan kurtulmakla başlar her şey. Kurtul ondan.
O çok adi bir insan. Senin enerjini emiyor. Kurtul ondan. Hayatından insan eksiltmenin tadına var. Tul ondan.
* Hayattaki en mutlu insan, bi geçerken uğrayanı çok olan insandır.
Bi geçerken uğramanın, fazlasıyla insana ait bir yanı var
Hüzünsel gibi de biraz. Bi geçerken uğradım. Ben ömrümde böyle sıcak bir laf daha duymadım.
Bi çayını içmeye geldim. Canımı iç canımı.
Sevgilerimle efendim, kendinize iyi bakın.


1 yorum:

atalet dedi ki...

ben ..
aşık olmanın anlam ve önemi bölümünü bu kadar net anlatan bir yazı daha okumadım..
aşkı yazı dizisi yaptığım halde..
sevgili sahibi olmak konusu daha farklı birşey..
bunu kastediyorum..
aydınlandım..
ifadeyi takdir ettim..
sevgilerimi bıraktım..
gittim