17.08.2007

Hayatgibi' yi Seviniz... Fakat Koparmayınız...


" ... ben de hepinizden farklı bir solucandım, kim bilir? Şimdi yarısı ezilmiş yerde yattığı için belli olmuyor "

" ... romancılar için bulunmaz bir okuyucuyum Esat Ağabey derdi.

Birinci sınıf okuyucu; hayır, daha ileri: lüks oyuncu.
Kitaplarının böyle okunduğunu bilselerdi fakirler, kimbilir ne kadar sevinirlerdi. Durmadan yazarlardı; bir türlü ölemezlerdi "

" ... söylenen sözler düşünüldükçe beğenilmemeye başladı. bu nedenle yeni sözler için cesaret tükendi "

" ... her yeni tanıştığım insandan tanışır tanışmaz neler bekledim o daha adımı öğrenmeden ben onunla ilgili hayaller kurdum ümit etmeye başladım hemen ve o insan yanımdan bir dakika bile ayrılınca ben öyle yerlere varmışım ki hayalimde bu ayrılmayı bir ihanet saydım "

" ... başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım: mürekkeple yazmışlar oysa. Ben, kurşunkalem silgisiydim. Azaldığımla kaldım "

" ... benim üzerimde hiçbir zaman anlaşamadılar "

" ... başkalarının yanında bulununca saldırıdan kaçınmak imkansız "

" ... geriye döndüm diye küçümsemiştir beni. Böyle basit ölçülerle değerlendirirler insanı "

" ... Günseli beni görünce şaşırdı. İnsanlar neden şaşırırlar beni görünce?Sonra neden kendilerini toparlarlar? Hiç olmazsa şaşkınlığnızı sürdürün. Size sürekli bir duygu vermesini hiç bilemeyecek miyim? "

" ...bütün çocuklar gibi, kötülüğünü, anlamını bilmeden küfür etmeyi öğrendim ve sebebini bilmeden dövüşmeye başladım. Babam beni mektebe götürdüğü zaman, çantamla birlikte artık uzun bir hayat tecrübesini de omzumda taşıyordum. "

" ...çok gelişmiş milletler, kötülükten de bir şeyler çıkarıp, onu az gelişmiş milletlere ihraç etmek yolunu bilmektedirler. "

" ...felsefeyi seviniz, fakat koparmayınız.. "

" ... ve büstlerinden yalnız göğsüne kadar tanıdığım Atatürk "

" ... çıkarını düşünen insan, fakir de olsa aynı derecede kötüdür "

" ... gidişinde bilgisizliğin güzelliği vardı "

" ... istediğimi, istemem gerektiğini düşünüyordum ancak. İstemiyordum "

" ... çünkü ben, bir an sonra ne olacağımı bilmiyordum. Bir an sonraya ulaşabileceğime güvenmiyordum. Sürekli bir panik içindeydim "

" ... kabuğu ev sahibinin mülkiyetinde olan, bir ' ev içi ' nin sahibi "

" ... bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır "

" ... tarih, geçmişten geleceğe uzanan ve bugün gördüğümüz bir rüyadır. Bütün rüyalar gibi yorumlanabilir, ama görülürken değil "

" ... çürüme dedim de aklıma geldi: bugün iş peşinde koşmalıyım. daire dediklerine göre, çevresinde dönüp duracaksın "

" ... tabiat, sırlarını bakmasını bilene açıklarmış "

" ... her gün yeni baştan yaşamak mümkün olacak mı dersin? Bir gün öncesine korkak bir bezirganlıkla sarılmadan yaşayabilecek miyiz? Yoksa, yarından korktuğumuz için, düne köle gibi bağlanacak mıyız? "

" ... kapının tahtasından ahşabın damarları fırlamış: ihtiyar bir adamın kolu gibi "

" ... herkesi yoldan çevirmeye çalıştın sokağın köşesinde durup. Hepsi de sana içinden güldü. Dur bakalım, dediler. Dur bakalım hele. Biz mi bilmiyoruz nasıl yaşanacağını? Dünkü çocuk, bize akıl mı öğretiyorsun? Başka bir şey yapmak gerekseydi elbette biz bulurduk bugüne kadar senden önce. Senin ortaya çıkışınla mı böyle bir ihtiyaç doğdu? "

" ... bildiği sokaklardan yeni insanlarla birlikte geçiyordu. Ne güzeldi her zaman gidilen bir lokantanın tanıdık garsonlarını yabancı bir sesle, yeni dostların yabancılaştırdığı bir sesle çağırmak "

" ... ilk çekingenlikler ne kadar tatlıdır. Oysa insan, bu beceriksizlikleri bir an önce yenmeye çalışır. Bütün gücüyle büyüyü bozmak, buzları kırmak için uğraşır. Birlikte yapılan her yeni hareket de, istenmediği halde bu büyüyü geri getirir:insana yeni bir fırsat verir "

" ... ya da aklımı başımdan alın da Olric' le birlikte mısır satalım cami avlularında. Geceleri yatalım taşlar üstünde, Selim' in şarkılarını başımıza yastık yaparak. Sonra birden, Rockefeller' ın kızı geliyor, on yüz bin liraya satın alıyor şarkıları; " pop music " yapıyorlar. Biz yastıksız kalıyoruz. "

" ... demek diyordu Turgut kendi kendine, bugüne kadar gereğinden fazla vermişim. Almadıkları bir sürü Turgut vermişim onlara. Bu kadarıyla da idare edilebilirmiş "

" ... onu bir kere öldürdünüz. Buna bir daha fırsat bulamayacaksınız. Birinci ölümünden temizleyeceğim onu, ikinci gelişini sağlayacağım böylece "

" ... insanların yalan söylemesi için bir gerekçe görmediğinden, onlara inanmakta güçlük çekmiyordu. İnsanlara inanmadan, onlarla birlikte olmanın mümkün olmadığını sanıyordu. İnsanlara inanmadığı zaman onlardan kaçıyordu. Söylenenlere inanmadığı zaman, inanır görünmenin, insanlara ihanet etmek olduğunu düşünüyordu ve bu ihanetinin anlaşılmaması için, ortalıkta görünmemeyi tercih ediyordu "

" ... yıllardır, bir genç kız yanıma yaklaştığı zaman, ona söyleyeceğim acı ve alaylı sözler hakkında o kadar hayal kurdum ki siz bütün bunların ağırlığına dayanamazsınız, dedi. Ben de sözlerimden hemen pişmanlık duyarım. En iyisi hiç konuşmamak "

" ... beynim yağ bağlamış olacak. Büyük ve güzel şeylerin dışarı çıkmasına izin vermiyor. Korkuyoruz. Düşünmekten ve sevmekten korkuyoruz. İnsana benzetirsek, onlara acımaktan korkuyoruz "

" ... yalnız kendimi sevdiğim halde, bunu başkalarına sevgi şeklinde belirtmek suretiyle kendimi aldatmak ve aynı zamanda bir bakıma onların daha gerçek sayılması gereken aşklarını, bu aldatıcı aşkımın yanında önemsiz görmekle, bir kerte daha kişiliğime duyduğum aşkı ve vazgeçemediğim benliğimi ortaya koymakla kendinisevengilerin birtürlügerçeklerigöremediğiçinbaşkalarınınsevgisinemuhtaçgillerfamilyasınma mı giriyormuşum? İngilizler bile bu kadar inceliği bir arada düşünemez, bir yerde şaşırır.

" ... cebinden bir kağıt parçası çıkardı ayaklarımızın altında hışırdayan yaprakların resmini çizmeye başladı dolmakalemiyle resmin altına tabiata döndüğüm gün diye yazdı mendiliyle gözyaşlarımı sildi ben romantik oldum hiçbir ilaç beni iyileştiremez "

" ... büfenin üstüne hiçbir şey koymuyoruz çünkü diğer küçük burjuvalar gibi görmemiş değiliz onlardan farkımızı biliyoruz gene de söylemiyoruz birbirimize bilmiyormuş gibi tapıyoruz sehpa örtüsü de kullanmıyoruz ama bunları hesaplayarak değil içimizden öyle geldiği için yapıyoruz onlardan farkımızı belirtmeye tenezzül etmiyoruz "

" ... sanki beni hiçbir yere götürmeyen bu anlamsız inadımda bu yersiz öfkemde ısrar edersem değerim artacak hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi anlatmadığım anlaşılacak beni de cumhurbaşkanı yapacaklar buyur diyecekler herkes anlattı anlatmayan bir tek sen varsın meğer bütün iş anlatmamaktaymış başımıza sen geç diyecekler senin gibi kimse kalmadı zaten nutuklarım konuşmalarım filan hepsi hazır insanlar diyeceğim ey insanlar benim hepinizden farklı olduğumu nasıl anladınız demek fen bu kadar ilerledi başka adam kalmadığı için ben herşey olacağım cumhurbaşkanı ben başbakan ben kendimi bütün bakanlar yapacağım "

" ...gücümü tahminde yanılmıştım. Turgut evlendiği zaman ben de evlenecektm. Çatal - kaşık ve fasülye pilakisi karşısında böyle ağır bir yenilgiye uğramayacaktım. Oysa fasülyeyi ne kadar severdim. Herşeyle aramı bozdum artık. Herşey bana düşman kesildi. Tanrım, diye düşündüm ilk defa. İlk defa, Tanrım dedim; bıraksınlar beni artık "

" ... bu köylülerin de yaşı belli olmaz. Orta yaşlı dediğin köylü senden küçük çıkar "

" ... hey gidi Selim! Ekmeğinin buğdayını çıkaran insandan bu kadar uzak mı kalacaktın? "

" ... eskiden güneşin doğuşuyla korkularım dağılırdı. Şimdi her sabah yeni korkularla uyanıyorum "

" ... iki gündür huzursuzluk içindeyim; kedinin kuduz olup olmadığını düşünüyorum sürekli. Garip olan bir nokta daha! Bu konuda hiçbir tedbir almayı düşünmüyorum. Sadece korkuyla beklemeyi biliyorum. Kuduz olduğumun anlaşılması için ne kadar süre geçmesi gerektiğini hesaplıyorum. Gerçek ümitsizlik bu olsa gerek. Hiçbir kurtuluş tedbiri düşünemiyorum. Yalnız kötü şeyler olmasından korkuyorum. Tam ümitsizlik de değil. Belirli bir süreyi geçirip de kuduz olmazsam ne kadar sevineceğim bilseniz. Günler geçtikçe bu korkuya olan ilgim azalıyor. Başka korkular buluyorum: korkudan korkuya atlıyorum. İnsanların yıldızlara baktığı zaman duyduğu evrensel korku gibi duygulara yer yok bu arada, ne yazık. Aşağılık, seviyesiz korkular panayırı. Oysa, bu kadar aşağılık olmadığımı da seziyorum.... terleme ve zayıflama, dörtnala gidiyor artık. Bir kelime kulağımda çınlıyor: lösemi. Yerimden fırlıyorum. evet, gizli ve kronik hastalığımın nedenini buldum. ... artık sabahları bu yeni hastalığımın korkusuyla uyanıyorum. Kedi hikayesinden kurtuldum. Akşama kadar, her gün kendimde hastalıkla ilgili yeni belirtiler buluyorum. Doktora gitmek gibi bir düşüncem yok elbette "

" ... belki de hayattan bıkmaktan korkuyorum "

" ... küçük hesaplarım vardı. Bu hesapları bir yana bıraksaydım yapayalnız kalacaktım sınıfta. Nihat' ı bir kenara itmişlerdi işte. Bütün mesele zayıf bir tarafınızı yakalamalarıydı: ondan sonra kurtuluş yoktu. Birbirlerine de aynı davranışta bulunmaktan, gizlice birbirlerinin arkasından alay etmekten çekinmiyorlardı. Arkadaşının gülünç bir yanını yakalayan biri hayranlıkla dinleniyordu. Belki bir çeşit yaratıcılık vardı bunda "

" ... Gecenin bitmeye başladığını anlayınca mahzunlaşıyordum. Konuştuğum insanların peşinden gitmek, onları yatak odalarına kadar, hatta ertesi günü işe gidinceye kadar, hatta işte çalışırken izlemek, durmadan konuşmak ve dinlemek istiyordum. Ayrılınca insanların birbirlerine hemen yabancılaştıklarını, eski havayı bir türlü canlandıramayacaklarını düşünüyordum. Kesintilere dayanamıyordum. Kuşkulu ve ürkektim. İnsanlara, ancak benim yanımda oldukları zaman güveniyordum. Benden ayrılınca beni yargılamaya başlayacaklarını ve tekrar bana döndüklerinde, artık eski sevgilerinin tükenmiş olacağını düşünerek korkuyordum. İnsanlara çok önem veriyordum aslında. Benim için ne düşünecekler diye içim titriyordu "

" ... tanımlar istiyorlar sizden: sonradan aynı tanımlarla canınıza okumak için. Tanımlarınız yoksa, bu sefer konuşturmuyorlar sizi. Tanımlar veremeyen insan saçmalar, diyorlar. Saçmalarla uğraşamayız. Kimseye saçmalama hürriyeti veremeyiz. Tanımları verince de herkes, daha önce kendisi için kazılmış olan çukura düşüyor. Başkaları için de tanımlar istiyorlar sizden . Başkalarının işine karıştırıyorlar sizi zorla, başkalarının da size karışması için yolu açıyorlar böylece "

" ... öyle bir kapı olmalı ki çalınca, insana hiçbir şey sormadan açsalar: kapının ortasındaki küçük pencereden bakıp kim o demeseler. Sonra hemen içeri alsalar beni. Ben anlatmak istesem bile, hemen sustursalar: biz herşeyi biliyoruz.Burada yemek ve uyuma saatleri belli değildir. Kimsenin kimseyi dinleme zorunluluğu da yoktur "

" ... düşünce, onlar için yalnız ıstırap kaynağıdır. Bu duruma gelen zavallı düşünce, artık onlara hayatlarını düzenlemekte yararı olmayan bir yük ve bizim verdiğimiz hürriyeti kabul etmelerine engel olan bozuk bir makinedir. Bu makine, son tireyişlerini yapmaktadır ve durmasını bilmediği için parçalanacaktır "

" ... ne kadar acıyorum kendime; bu yüzden başkalarına acımaya fırsat bulamıyorum "

" ... aslında her gördüğüm insana kapılıyordum. Hemen onun gibi olmak, ona bütün varlığımı sunmak ve onun bütün varlığını içime almak istiyordum. Her an değişmeye hazırdım "

" ... öznenin, yüklemin filan başka bir düzen içerisinde yerleştirilmesini sağlayarak benim istediğim anlama kavuşturacak böyle bir kitap.Ne diyorlarsa, yalnız onu demek isteyenler için geliştirilmiş düşünce ve ifade kuralları ne zaman bulunacak? "

" ... bence suçlu bana görevleri verendir. Altından kalkamayacağım bir yükle beni ezendir. Hiçbir zaman bu görevleri yapmaya gönüllü olmadım. Kimsenin istekli olmaması üzerine ve o sırada orada benden başkasının bulunmaması yüzünden kabul etmek zorunda kaldım. İnsanlar, bu görevleri kabul etmemenin utancını yaşamasınlar diye ( bu utancın çok korkunç bir duygu olduğunu tecrübelerimle biliyordum ) onları bu acıdan kurtarmak istedim "

" ... düşünce: kara. El: yatkın. Zehir : gerektiği gibi. Zaman: uygun. Tam mevsimi; gören yok. Ey tabancalı adam! Bitir işini "

" ... son sözümü söylemeliyim. Eski sözlerim gibi kalabalık ve boşuna olmamalı "

PS : Aylar önce okuduğum " Tutunamayanlar " dan,
bir kenara not ettiklerim.
yazmak ancak nasip oldu.
copy paste değil,
el emeği göz nuru yani tümü..

kitapta aslında her satır altı çizilesiydi..
siz gidin aslını okuyun en iyisi..
beğendiyseniz tabii..

1 yorum:

kartograf dedi ki...

Şimdi :

Önce "ya kopyalamış kopyalamış yazmış, olmadı" diye düşünüyordum.

Yazının sonunda copy paste durumları olmadığına dair açıklamanı okudum.

Böyle bir blog yapmayı düşünüyordum zamanında bende.

Mesnevi'den beğendiğim cümleleri yazacağım bir blog. Ama bi miktar açıklama da katacaktım. Açıklamayı da kendimden değil, o cümle ile Mevlana ne demek istemiş onu anlatarak yapacaktım.

Fırsatım olmadı yapamadım, belki ilerde yaparım.

İsteğime gelince, sen yazmaktan yorulmuyor olabilirsin.

Ben okumaktan yoruluyorum ya. Birçok kişi de öyle.

Yazının uzunluğu en fazla 1,5 word sayfası olsun. İdeali 1 word sayfasıdır.

Öyle olunca hem okunursun , hem daha çok yorum alırsın. Dikkat et kısa yazılarında daha çok yorum var.

Eeee anlatacakların bitmedi ise, devam edeceğim bu konuya dersin o yazıyı bitirirsin...

3-4 gün sonra kalanları yine yazarsın. Blog senin bloğun engelleyen yok.

1,5 word sayfasını geçme de, seni daha rahat okuyalım.