25.06.2007

RİPORT OF DI VİİKEND..


anlatılacak epey şey birikti
nokta.
başlamaya korkuyorum
nokta.
başlamak bitirmenin yarısıdır
virgül.
en iyisi özet geçmek
iki nokta üstüste.

cuma günü işten çıkıyorum.
hiç adetim olmadığı halde,
alışverişe gidiyorum.
çünkü üzerime "ciddi" bir şeyler arıyorum.
ne de olsa diğer tüm kıyafetlerim,
bizimkilerin deyimiyle "zibidi" modunda.
( zaten ölsem "düz" bi şey giyemem.
bildiğiniz T şeklinde
- ki adı buradan geliyor -
t- shirtlerden bile.
illa bi yerinde bi orjinalliği,
yakasında paçasında değişik bi yerleri,
"street" tarzı bi tasarımı olacak )

neyse,
birkaç saatlik tur sonunda,
üzerime hafif dekolte de olsa,
"hanımefendi" bi bluz buluyorum.
eve gidince acele bi duş alıp,
manikürümü yapıyorum.
aylardır değiştirmediğim kırmızı ojem yerine,
yeni "cicime" uygun bir renk seçiyorum.
ardından da külçe gibi uyuyorum.

sabah erken kalkıp,
aylardır giymediğim siyah kumaş pantolonumu,
topuklu siyah ayakkabılarımı buluyorum,
bir anda kendimi "yetişkin" gibi hissediyorum.
hatta teyzemin "uyar bu kıyafetine" gazlamasıyla,
inci kolye bile takıyorum.
makyajımı yapıp çıkıyorum.

spor ayakkabıdan başka ayakkabı yüzü görmediğimden,
iki adım ötedeki kuaföre taksiyle gidiyorum.
Allahtan taksici tanıdık.
yoğun sıcak altında acele bi fön çektiriyorum.
fazlasını yaptırsam düşüp bayılacağım çünkü.
işim bitince sevgilimi arıyorum:
- geldim, diyor.
arabayla kapının önüne gelmiş.
anında atlıyorum.
direkt onlara gitmemiz gerekirken,
biz biraz yaramazlık ediyoruz,
Boğaz’ da turluyoruz.
Beşiktaş – Bebek - İstinye havası alıp,
hızlıca dönüyoruz.

onlardayız.
annesini babasını öpüyorum.
"gelin daha gelmedi mi?" diyorum.
kuafördeymiş.
evet tüm bu süslenmelerimizin,
hazırlıklarımızın filan sebebi bu:
sevgilimin ablasının nikahına gidiyoruz.

az sonra gelin ve damat da geliyor.
damadı ilk kez görüyorum.
nedense çabuk ısınıyorum,
iyi bi çocuk gibi geliyor.
sevgilim daha kararsız gibi.
ne de olsa o benden fazla tanıyor.

hepimiz gelinin etrafında dört dönüyoruz.
tarlatanı yüzünden hiçbir yere oturamıyor.
bir ara evin içinde düşme tehlikesi bile geçiriyor.
gelinliği,
saçı güzel.
yapma bebekler gibi bir gelin.
heyecanlı ve mutlu.
biz de seviniyoruz.
sevgilim deli gibi resim çekiyor.
arada bilgisayardan bakıyoruz.

sonunda evden çıkıp,
nikah salonuna gidiyoruz.
biraz gecikmelerden kaynaklanan organizasyonsuzluğa
biraz da sıcağa söylensek de,
neşeli bir şekilde nikahı seyrediyoruz.
"aileden" bir çok insanla tanışıyorum.
çeşitli iltifatlar alıyorum.
imzalar atılıyor.
tebrikler, takılar.
sonunda kurtulup "nikah yemeğinin" yeneceği yere gidiyoruz.
ama benim çok azını,
sevgilimin de bir kısmını tanıdığı kalabalıktan bunalıp,
erken kaçıyoruz.

sevgilim beni eve bırakacak ya,
yine "Boğaz üstünden" mi gitsek diyoruz,
ancak cumartesi gecesi trafiğini hesaba katmadığımızı fark ediyoruz.
Sortie,
Reina vs önünden güçlükle geçip,
Bebek’ ten "yukarı" sapmaya karar veriyoruz.
hesapta Etiler’ den 2. köprüye yol alıyoruz.
ama ara sokaklarda bir süre kayboluyoruz.
yolumuzu bulmak için 2 kırmızı ışık ihlali
ve yasak yerde U dönüşü yapıyoruz.
bir taraftan da "nereye çıktık biz ya?" filan diye sırıtıyoruz.
"çok romantik kaybolduk" diye dalga geçiyoruz.
sonunda köprüyü geçip bizim eve ulaşıyoruz.
acele bir öpücükle ayrılıp,
bu uzun ve değişik güne noktayı koyuyoruz.

pazar günü havuza gitme planlarımızı,
parkorman ve su ada kapalı olduğundan erteleyip,
"serin olma ihtimali en yüksek" Kanyon’ da buluşuyoruz.
bir arkadaşımız da var.
mevcut filmler arasında,
"kötünün iyisi" kabilinden Fragile’ a bilet alıyoruz.
filmden önce Burger King’ de bir şeyler atıştırıp,
sinemaya geri dönüyoruz.
mısırlar elimizde çöküyoruz koltuklara.
orta halli filmimizi,
serin salonumuzda rahat rahat izlerken,
bir taraftan da "Ally McBeal amma çökmüş" şeklinde dedikodu yapıyoruz.
sevgilim ayrıca kadının suratında ne kadar estetik olduğunu merak ediyor.

filmden sonra epey turluyoruz,
yemek yiyip Gloria’ da bir şeyler içiyoruz.
en son biraz D&R’ a bakıp Kanyon’ dan ayrılıyoruz.
evime dönüyorum.
giderken aldığım Penguen’ i okuyorum.
saçma sapan programlar arasında zaplayıp,
huzursuz bir uykuya dalıyorum.

Hiç yorum yok: