8.09.2010

havada yüzüyorum.. tut beni üşüyorum..


selamlar..

sizlere bu saatte hitap edebilmemin nedeni:
yarın işe gitmeyecek olmam.

uzun zamandır da ilk defa direkt bloğuma yazıorum, ço güzel oluomuş..
( genelde word'e yazılıp kopyalanıo o yazılarrrrr, o destanlarrrr )

yarın yarım gün işe gideceğimi düşünerek işten çıkmıştım oysa.
ama servisteyken tatlı bir çağrı düştü telefonuma,
biraz da şirket önünde kümeleşen arkadaşlardan teyit aldım ki:
yarın iş yokmuş bizim kattaki hanımlara.
neden hanımlara?
pozitif cinsiyet ayrımcılığı filan değil canım..
bir seferlik arife kıyağı.
arife günü hanımların bayram hazırlıkları fena oluo ya..

ben fazla bi işe yarayamayacağım çünkü sağ elim şüphe altında şu anda..
4-5 yıl önce sağ elim bilekten kırılmıştı benim.
sonra kaynadı gitti,
ara sıra ağrı yapardı filan..
ben de önemsemezdim.

bodrum'da sabah uyuşuklukları filan başladı,
yine önemsemedim.
sonunda geçen hafta ağrıdan oynatamaz hale gelince doktorun kapısında aldım soluğu.
-hmmm şişlik ve ağrı, büyük ihtimal ganglion kisti bu (yazılışını bilmiyorum)
-kist miii?
-evet, korkmayın iyi huyludurlar. ama teşhisten emin olmak için MR çekmek lazım. isterseniz şimdilik atel ve ilaç tedavisi yapalım, ağrımız azalmazsa MR çekeriz. ve Karpal Tünel(?) olasılığı için de EMG
-EMG?
-ehehu biraz nahoş bi yöntem. kolunuza aralıklarla elektrik şoku gibi bi şey verilio işte.
-annnadımm. ben zaten MR'a da giremiyorum.
-ben de bi kere girdim. sorsanız bir daha girmek ister misin diye şahsen tercih etmem ( ulan doktor da güya bana örnek olacak ha! )
-tabi tabii, ilaç ve atel kesin iyileştirir zaten bunu.
-ayın 20'sinde kontrole gelin o zaman..
- tamam doktor bey. size iyi günnerrr...

b.k iyileşti!
tabii ki hala hiçbi şey geçmedi!
sonuçta 2 gün rapor yazdı bana canım doktorum ama Ajda Pekkan'ın ölümsüz eserinde de dediği gibi:
-Ya sonra?

beyaz yakalı bir emekçi olarak yine mouse denen bilek katilini almadık mı avucumuza?
bir de hafta sonu guitar hero denen muhteşem oyunu edinme hatasını işlemedik mi sonra?
ahh nasıl bağımlılık yapan nasıl tatlı bir şey o!!!!
ama bileğimi de bir o kadar ağrıtıyor o!
arka arkaya 2 şarkıdan fazla çalmamam lazım ama kendimi durduramıyorum.
zaten problemli olan sağ elim olunca,
zırt pırt ateli çıkartmak durumunda kalıyorum.
devamlı elimi yıkamalarım duş almalarım da cabası.

aslında bırak guitar hero oynamayı heavy rain'den bile uzak durmam lazım.
o yüzden yarım bıraktım ama bir taraftan düşünmeden edemiyorum.

kısacası bayram için temizlikler-hazırlıklar yapamayacağım gibi
( buraya gecenin bir yarısı gelip şakır şukur yazı yazmayı biliyorsun ama? )

bu arada içimde en azından sizlerle paylaşmak istediğim dayanılmaz bir şey birikti:
boşluk.
kocamannn ıssız bucaksız bir boşluk.
sebebi ise varoluş kaygılarımın her zamankinden daha fazla alevlenmesi.
herkesin sonunda ölecek olması fikriyle sanki yeni yüzleşmişim gibi.
yok olup gidecek organik maddelerden yapıldığımızı düşündükçe
ve bunun kaçınılmaz son olduğunu kendime tekrar ettikçe hayat bana çok sanal gelmeye başladı.
ha, bu gerçeği yeni mi öğrendim?
hayır.
ama artık koyuyor işte.
çevremde ve orda burda gördüğüm hiç kimse bilgisayar oyunlarındaki karakterlerden daha gerçek gelmiyor bana.
koşuşturmacalar vs çok boş ve saçma.
hepimiz gireceğiz soğuk toprağın altına ve yok olup gideceğiz.
öyleyse tüm yaptıklarımızdaki anlam nerede?
kafayı yemek üzereyim.
sürekli bir boşlukta gezer ve insanları uzaktan izler haldeyim.
sanki herşey buzlu bi camın arkasında olup bitiyor ve ben herşeyin önümden akıp gidişini sadece izleyebiliyorum
ama hayatın içine akışına karışamıyorum.
derdimi tam anlatamadım ama sonuç şu:
ben yok olanların dünyasında artık hiçbirşeyden mutlu olamıyorum!
tatsız bommmboşşşş ve uyuşuk bi haldeyim.
ama günlük aktivitelerime devam eder vaziyetteyim.
ve nedense dışarıdan bakanlara bu duygularımı hissettirmeme çabası içindeyim.
herşey normalmiş,
ben çok mutluymuşum ve çok eğleniyormuşum -gibi yapan hallerdeyim.

psikiyatriste filan gitmeyi düşündüm ama sonunda benim gibi ölüp gidecek bi adamın bana bu konuda hiçbir şekilde yardım edemeyeceği aklıma geldi.
ahhh yükseklik korkusu gibi bir şey değil ki üzerine giderek yeneyim.
ya gidip intihar edeceğim ya da yaşadığım sürece bu boşluğun ızdırabını çekeceğim.
şimdilik ilaç filan içip beynimi de uyuşturmak istemediğime göre..
kendimce bu acının etrafından dolaşmak için yeni yollar deneyeceğim.

zaten bu maddi açmaz zamanlarında gidip 300TL' ye guitar hero 5 almalar filan da hep bu boşluğun yansımaları.
belki biraz oyalanırım,
bi şeyden de mutlu olurum diye!
ama hiçbir şey "tam" olmuyor sanki.
bir yumruk hep kalbimde.
ve boşluk karnımın orta yerinde.

dua edin geçsin!
hayatıma öyle bir güzellik, öyle bir mutluluk girsin ki
ve boşluğu birden siliversin.
herşeye anlam ve içime biraz yaşama sevinci getirsin.

yoksa gitgide daha kötü olucam..





12 yorum:

Adsız dedi ki...

geçmiş olsun..
önce..
el bileğine sona da boşluğa..

biliyor musun bu boşluğu en iyi dolfuracak şey ..ne ??

ama sadece boşluğu doldurmakla kalmaz..
sonrasında kendisi bir şikayet ana konusu haline gelir..
=P..

çocuks yavrum..

çocuks o boşluğu da seni de sevgii eşini de yutar.. =D..

bu arada yeni hobiler.. gerçekten keyif verir..
ama doğru karar vermişsin..
el bileğini zorlayacak gibi olanlardan uzak durman iyi olur..

sevgiyle.

atalet..

hayatgibi dedi ki...

atalet'im teşekkürler..

çocuk için maddi manevi daha iyi durumda olmaya ihtiyacımız var :)
ben bu boşlukla doğum yaparsam post natal sendrom mu ne var ya ondan olurum büyük ihtimal :((

şimdilik 12 dev adamı izleyip coşmakla yetiniyoruz ama..

yarı final var sırada..

Çağlar dedi ki...

Valla sen ııh desen de benim de yazıyı okurken ilk aklıma gelen çözüm bebek olmuştu. Ve fakat bu noktada bize b.k yemek düşer, sen bileceksin.
Benim diyeceğim başka, Seni okurken birşey farkettim en son. Sen aslında hepimizin bildiği, yaşadığı ama anlatamadığı basit ama önemli şeyleri çok kolayca anlatıveriyorsun.
O boşluk hisinden bahsediyorum. Üzgünüm yaşadığın şeyde özel değilsin, ama anlatırken evet güzel anlatıyorsun ;)

hayatgibi dedi ki...

çağlar..
çocuk için dediğim gibi beklemek zorundayım..

basit ama önemli şeyleri kolayca anlatma hakkındaki sözlerini iltifat olarak alıyorum, teşekkürler :))

ama bana nedense yaşadığımda da özel ve tekmişim, kimse de yardım edemezmiş gibi geliyor..

yardım olmayınca iyileşme de olmayacak ve ben bu girdaptan hiç çıkamayacakmışım gibi geliyor.

etrafıma karşı gülücükler saçarak ve hayata hep hafif yönlerinden bakıyormuşum gibi davranarak belli etmiyorum içimdeki fırtınaları,
ama bazen gerçekten nefes alamayacakmışım gibi hissediyorum..

ne yapacağımı da bilmiyorum..

Çağlar dedi ki...

Nefes alma istemsizdir, reflekstir, o nedenle birşey yapmana gerek yok.
Bırak, nefes alırsın. Sorun olmaz. Bırak.

Şarküteri dedi ki...

Kendisi de ölümlü bir insan olan psikiyatrist yardımcı olamazsa biz ölümlü blogcular olarak hiç yardımcı olamayız demektir. Sen de zaten derman bulmak için değil, bunu ifade edip paylaşmak için yazdın.

Ben kendimdeki boşluğu görmezden gelip başkalarındakini doldurmaya yönelik tatlı hayaller kurarak üstesinden gelmeye çalışıyorum. Bestenmiş bir müzikle, bir kısa filmle, bir yazıyla, bir projeyle falan günün birinde insanlara yaşamak için bir sebep sunabileceğim ihtimaline inanarak avunuyorum.

.. dedi ki...

aklın yolu bir herhalde.
benim de çözüm önerim bebek olurdu.
ha, beni sorarsan öyle b.ktan bir durumdayım ki, maddiyat da maneviyat da, psikoloji de, her türlü denge ve duygu da yerle yeksan durumda. ayyh.. daha fazla sıkmadan gideyim burdan 8((

hayatgibi dedi ki...

saklanbacım,
neden böyleyissss :((

şarkuteri,
ilerde müzikle, filmle ya da yazıyla insanlara yaşama sebebi sunabilecek misin bilmiyorum (ki bunları sunma potansiyeli de sende var ),
ama tespit gücünle birilerinin yaralarına merhem olacağın kesin.
çünkü içimdeki boşluktan günlük hayatımdaki çok az kişiye bahsettim ama hiçbiriyle konuşurken gerçekten anlaşıldığımı hissetmedim.
ama sen gerçekten beni anlayabiliyor, anlamanın ötesinde "anladığın hissini" karşındakine geçirebiliyorsun.

( biz buna ifade gücü diyoruz )
evet gerçekten derman bulmak için değil, ifade edip paylaşmak için yazdım çünkü derdimin dermanı olduğuna maalesef inanmıyorum.
-uyuşturulmak vs dışında -
yani beynim tam kapasite çalıştığı sürece artık benim durumum bu.

ve tesadüfe bak ki kendimi avutmaya çalıştığım tek nokta ileride insanlara bir kitap veya film bırakabilme hayali.
"bırakacaksın da ne olacak " diye kendimi sorguladığımdaysa,
belki bıraktığım şey onların boşluklarına merhem olur diye salak ama mutlu bir ümide sarılıyorum.

( egoya bak: varoluş sıkıntısını yok edecek eser yaratacağım. peh! )

yalnızca iç sesimle aramda paylaştığımı sandığım şeyleri anladığını hissettirdiğin için sağol..

Adsız dedi ki...

hepimiz soğuk toprağa gireceğiz ve ve yok olacağız. öylese bunların anlamı ne diyorsun? yok olacağımız kesin değil bir kere. mesela uykudaykende kafamız karmakarışık olur, saçma sapan şeyler görürüz. uyanma olayını bilmesek "bu karmakarışık şeylerle dolu olan kafa artık düzelmez" deriz. uyanınca o karmakarışık şeylerden kurtulup sağlam bir kafayla döneriz hayata. ben kendi payıma Mevlana gibi karşılamayı düşünüyorum ölümü. Mevlana "düğün günü" demiş ölüm için. toprağa atılmış üstü örtülmüş herhangi bir tohumun ağaç olacağını bilmesek birileri "bu ağaç olacak" ilerde dese belki güleriz. deli deriz. "toprak altında çürür gider o tohum nasıl ağaç olacak?" deriz. beden çürüyebilir ama ruh ölmez . görüşü doğru geliyor bana. ayranın içinde yağ nasıl gizli ise ruhda bedenin içinde gizli diyor Mevlana. haa diyelim yok oluyoruz. o zamanda zaten bilmem kaç yıl önce yokluktaydım yine öyle olacağım deyip umursamıyorum. ama yok olmuyorsak ki İsa da Musa Da Muhammed de bunu söylüyor, ve bunu söyleyen insanlar asla meczup, anormal değiller. tarihe çok düzgün kişilikler olarak geçmişler. evet bunu söyleyen bu üç peygamberin kişilikleride davranışlarıda mükemmel imiş, bunu tarih doğruluyor. o zaman en iyi psikatrist bunlardır diyede düşünüyorum. tek sorun bu üç kişinin hayat hikayelerine doğru kaynaklardan ulaşmak kalıyor. yani bir ihtimal yok oluyorsak bu çok sorun değil benim için. ama bir öte dünya olma ihtimalide var ve öyle bir dünya varsa bu dünyada iyi işler yapmak lazım diye düşünüyorum.nasıl olsa yok olacağız o zaman bu dünyada her namussuzluğu yapalım diyenler öte dünya varsa orada mahvoldular. ama öte dünya yoksa ben iyi şeyler yapmış olmakla pek birşey kaybetmem. Bu konularda Mevlana'nın yazdığı Mesnevi bana psikiatrist gibi geliyor.

Adsız dedi ki...

son aklıma gelen birşey. tarihten buyana "ölünce yok oluruz" diyen insanlar arasında bu görüşün aksini savunan Muhammed gibi, İsa gibi, Musa gibi dört dörtlük insanlar, mükemmel kişilikler yok. yani ateistler arasında kişilik yönünden bu üç isim gibi mükemmel insanlar yok. bunu dinler değil tarih söylüyor. o zaman kişilikleri ile kusursuz olan , dört dörtlük olan bu üç büyük ismin söylediğine inanmak daha akıllıca geliyor bana.

hayatgibi dedi ki...

Adsız öncelikle yorumun için teşekkürler.

Ben de dinleri düşünerek kendimi rahatlatmayı bazen deniyorum.
Yalnız orada da şöyle bir problem ortaya çıkıyor ben sonsuzluk fikrinden de çok korkuyorum.
Sonsuza kadar var olmak yani zaman sonsuzluğu aklımın alamayacağı bir şey gibi geliyor.
Dayanması çok zor bir duygu bana göre.
Hatta sonsuzluğu düşününce yok olsam daha iyi dediğim bile oluyor.
Ama sonra tamamen silinip gitme fikri de kafamın alamayacağı bir şey gibi geliyor.

Zaten boşluğun büyük olmasının sebebi belki de bu.
Dine sarılarak da rahatlayamıyorum sonsuzluk korkum yüzünden.
Belki o zamanki algımız farklı olur filan diye kendimi avutuyordum ama geçenlerde gazetede bir din adamının yorumlarına bakıyordum.
Birisi öteki dünyada algımız bu dünyadaki gibi mi olacak demiş o da evet demiş.
Sadece sorularımızın cevabını bulmuş olacağız demiş.
Kör birisine sen dünyayı anlatırsın o da dünyayı bilir ama gözleri açılırsa daha iyi bilir demiş.
Onun gibi bazı şeylerin aslını biliyor olacağız sadece ama yapı olarak yine şu anki ruhlarımız olduğundan algı yapımız aynı gibi olacak demiş.
O zaman ben sonsuzluğun içinde havada kalmışım gibi hissediyorum.
Ölüm denen bir kapıdan geçeceğim ve sonra ya hiç izim bile kalmayacak ya da belki büyük ceza göreceğim, ceza almasam bile sonsuzluk gibi bi kavramla baş edeceğim.

Bunlar beni çok korkutuyor.
Dolayısıyla iki türlü de mutlu huzurlu olamıyorum.
Günlük hayata karışamaz hale geldim kafamda sonumun ne olacağı ihtimalini düşünmekten.

Üzerine bir de çalışmak zorunda olduğum için depresyonun eşiğine geldim.

çıldıracak gibiyim..

not: ben şu an dindarlara da ateistlere de eşit mesafedeyim. o yüzden yorumunun ateistlerden iyi düzgün bir insan çıkmamış dediğin bölümüne katılamıyorum. yine de tabii herkesin kedni düşüncesine saygım sonsuz.

Adsız dedi ki...

şimdilik not kısmında yazdığına cevap vereyim. diğer konularda biraz araştırma yapıp yazarım. çünkü bu konular birara benide çıldırtma noktasına getirmişti. Ben ateistlerden iyi yada düzgün insan çıkmamış demiyorum. Onlardan da iyi insan çıkabilir. Ama Muhammed,İsa, Musa çapında, dört dörtlük mükemmel insanlar yok onların içinde diyorum.