14.04.2010

mini mini..


*** günümüzde, evet 2000'li yılların Türkiye'sinde, hala Demokles'in Kılıcı'nı " Demokrasinin Kılıcı " olarak bilip söyleyenler var.. hay " askeri ücretle " çalışın inşallah..

*** herkesin söylediği yetmedi, bir kere de ben söylesem iyi olacak sanki, Zaytung çok iyi, çok güzel, iyi, süper, über.. girin, görün, eğlenin..

*** " psikolog yaklaşımı " denen naneye hala kanıyorum,
hala tav oluyorum ya kendime de hastayım..
ne zaman bi psikologla tanışsam ( hasta-doktor ilişkisi içinde değil tabi, o kısmet olmadı daha, benim dediğim seminerdi şirket içi eğitimdi vs bahanesiyle tanıştığımda ) içimden diyorum ki:
-yaptıklarına kanmayacağım!
bilyorum bu adam/kadın sonuçta insan psikolojisi üstadı olduğu için,
beni zayıf yerimden vuracak,
vücut diliydi, tonlamaydı, bunlarla ilgili hilelerin cem-i cümlesini kullanacak,
ben daha ne olduğunu anlamadan almak istediği tüm lafları ağzımdan alacak,
bir de gittiği zaman arkasında " en iyi arkadaşınızım " rüzgarı bırakacak.
ama yine kanıyorum, yine kanıyorum.
yahu bunlar sandviç yöntemi dediğimiz yöntemi uyguluyor aleni biçimde.
yine atlıyorum, yine atlıyorum.

***psikolojiye yeni girenler için sandviç yöntemi:
karşındaki kişinin hoşlanmadığın bir davranışı var diyelim.
mesela kötü araba kullanıyor.
direkt olarak ona:
-araba kullanırken çok dikkatsizsin, olmaz, yanındayken benim de hayatımı riske atıyorsun,
demiyoruz,
çünkü dersek o kişiyi baştan keybediyoruz.
bunun yerine ne yapıyoruz?
karşımızdakinin kişiliğini ve davranışını birbirinden ayırıp,
kişiliğini överken sadece davranışını eleştirerek,
bu eleştriyi de 2 övgü cümlesi arasına sıkıştırırarak iletişimde başarılı oluyoruz. (yersen!)

bu arada sandviçimizin üst ve alt dilimini oluşturan 2 övgü cümlesi arasına sıkıştıracağımız eleştirimizi asla " ama " ile bağlamıyoruz!
hep " ve " bağlacını kullanıyoruz.
çünkü " ama " bağlacından önce ne kadar övgü dolu cümle sıralarsak sıralayalım " ama " dediğimiz anda,
karşımızdakinde bu söylediklerimizin " hikaye " olduğu intibaını uyandırıyoruz.
karşımızdakinin savunma mekanizması harekete geçiyor,
şimdi eleştrileceğim, gardımı alayım moduna geçiyor.
" ve " bağlacı ise savunma mekanizmasını tetiklemiyor.

o zaman derdimizi nasıl anlatıyoruz:
-senin sevdiği insanları ne kadar koruyup gözeten biri olduğunu biliyorum,
seni çok takdir ediyorum ve araba kullanırken de aynı özeni göstermen gerektiğine inanıyorum. böylece senin ne kadar duyarlı bir insan olduğunu yanında seyahat ederken de hissetmeye devam edeceğim.
benzeri bir cümle kuruyoruz.
tamam örnek biraz tırt oldu ama anladınız siz,
1 yıkama yağlama + 1 tokat + 1 yıkama yağlama kalıbıyla tüm dertlerimizden kurtuluyoruz.

işte ben karşıma çıkan psikolog/yaşam koçu/psikolojik danışman vb vb sıfatlı mutantların,
attıkları bu oltalara genelde takılıyorum.

takılıyorsun da oluyor?
ilerde " başına bir şey gelme " olaslığı artıyor.
örneğin çalıştığınız firma,
motivasyon amaçlı olduğunu iddia ederek ofise geçici bir danışman getiriyor.
danışman da dakika 1 gol 1 sandviçi elinize tutuşturuveriyor:

-ne güzel küpelerin var, eminim bana şirket içinde eksik gördüğün şeyleri anlatacaksın ve biz de bunları beraber düzelteceğiz, böyle güzel ayakkabılar giymiş ve böyle muhteşem gülen genç bir kadından reformist(!) hareketler beklenir çünkü
-maaşlar az, izinler yok, çalışma çok.
-peki şekerim iyi günler. bugün aynaya bakarken kendine gülümsemeyi, sevdiklerine kocaman sarılmayı ve çiçeğe böceğe sevinmeyi sakın ihmal etme. kendine iyi davranmaya bak, baaayyy...

sonra ne mi oluyor?
onun şirket için motivasyon çalışması adı altında parasını alıp başka firmalara yelken açması,
sizinse yumurtladıklarınız yüzünden şirket tarafından kapının önüne konulmanız gerçekleşiyor tabii.
(başka ne olacaktı?)

sizin kalkıp ayağına gittiğiniz ve sizi " hastası " olarak değerlendirip,
sorunlarınızı gerçekten kurtulmanız için çalışan psikologları tenzih ediyorum ama
bence firmalar için çalışan,
raporlamalarını patronunuza sunan ve
parasını patronunuzdan alan kişilere karşı daha dikkatli olmanız gerekiyor.
uyarıyorum.

ve gidiyorum.



2 yorum:

Adsız dedi ki...

bahar gibi bir yazı olmuş..
nasıl gülümseyerek okudum..

demek ki napıyoruz..
psikologların oyununa gelmiyoruz..
ama öğrendiklerimizi uyguluyoruz..

=)

atalet

hayatgibi dedi ki...

evet Atalet'im münkünse uygulayalım bence de:))
ama o kadar da kolay değil günlük koşuturmaca içinde..

sevgiler :))