18.04.2010

gençler! oturun yerinize!


canımdan aziz ziyaretçilerim,
bugün size "toplu taşıma araçlarında gençlerin büyüklerine yer vermemesi" sorunsalından hareketle,
gençliğimizin durumuyla ilgili çarpıcı tespitler yapacağım.
dikkatinize.


ailelerin ve bi-cümle büyüklerin kafasındaki "gençler" tanımlaması artık değişmeli bir zahmet sevgili okur.
kafalarında bir "olması gereken" genç kalıbı var ve
ona uymayan herhangi bir davranışla karşılaştıklarında verdikleri
"şimdiki nesil de 1 tuhaf oldu " şeklindeki tepkileri inanın artık çok itici oluyor.
sizin zamanınızdaki gençlikle şimdiki gençlik bir değil-olmuyor-olamıyor maalesef.

"biz gençliğimizde civa gibiydik" durumu ancak ve ancak size ait bir önerme olarak kalabilir.
siz gençliğinizde civa gibi olabilirsiniz,
ama şimdi ki gençlerin sizin gibi olma şansı sizler kadar yüksek olmayabilir.

çünkü her ne kadar yine o meşhur sizin muhteşem zamanlarınızdaki zorluklardan,
yokluklardan,
yine de kıt kanaat bulduklarınızla ne kadar mutlu olduğunuzdan bahsetseniz de,
20-30 yıl önce şimdiye oranla daha adil bir gelir dağılımı vardı.
yoksulluk varsa da , herkes yoksuldu.
bu ülkede o zamanlar "orta direk" denilen bir kesim yaşardı
ve bu ailelerin standartları aşağı yukarı aynıydı.
örneğin ben Çemberi'nde Gül Oya dizisini izlerken bile sürekli:
-aaa benim çocukluğumda bu çaydanlıktan bizde de vardı,
aa aynı bizim tencereler,
yuh artık aynı nevresim! demekten helak olmuştum.

evet çünkü o zamanlar Türkiye daha naif bir yerdi,
az çeşit vardı ama bunlara ulaşabildiğinde en azından çevrendeki geniş bir toplulukla eşitlenmiş,
aynı sosyal seviyeye yaklaşmış oluyordun.
çünkü maaşlı çalışan/memurlardan oluşan bir zümrenin alabileceği ev aşyası-araba vs çeşidi zaten sınırlıydı.
çok zenginler o zaman da vardı,
ama şimdiki kadar dünya nimetleri gözümüze sokulmazdı.
nüfus da şu ankine oranla çok daha azdı.

dolayısıyla ortalama bir okul bitiren bir insan,
ortaokul-lise mezunları dahil,
ülkenin nüfusunun büyük bölümünü oluşturan insanlardan uçurumlarla ayrılmış olmazdı.
çünkü asgari düzeyde de olsa geçinebileceği,
yani nefes alıp vermeye devam edebilecek kadar para kazanabileceği bir işe girme şansı vardı.
hele üniversite filan bitirdiysen ( bkz. fakülteye gitmek )
bayağı bayağı adam yerine konulurdun,
toplum içinde saygın yerin hazırdı.

şimdi ise üniversiteyi bitirmek+master yapmak,
hatta 2. bir üniversite bitirmek,
1, 2, 3 yabancı dil bilmek bile "hayatını kurtaracağının" garantisi değil.
eskiden bir evde karı-koca çalışılıyorsa,
hele de bu kişiler tahsilliyse,
onların diğer ailelerden biraz daha rahat yaşaması normal sayılırdı.
şimdi bırakın rahat yaşamayı,
ay sonuna kadar yiyecek harcamalarını+faturalarını 2 kişi çalışarak ödeyebiliyorsan "ooo iyi yaşıyorsun" diye karşılanıyorsun.
çünkü artık okumuş, çalışan, üstelik çocukları da olmayan 2 kişilik ailelerin bile kredi kartı vs kullanmadan ay sonunu getirmeleri hayal durumunu almış bulunmakta.
hele ki "evim olsun, arabam olsun" istekleri "yok artık sen de" şeklinde karşılanıyor.
üstelik "özenilecek şeyler" sizin zamanınızdakine göre 1000'e katlandı.
artık Türkiye'de 2 çeşit araba, 3 çeşit nevresim vs yok.
vahşi kapitalizmin etkisiyle artık herşey heryerde,
inanılmaz çeşit ve güzellikte.
ama ona ulaşabilmek zor mesele işte.

günümüz gençliği ya kıt kanaat geçinebileceği ama en azından hayatta kalacağı düzene geçiş yapabilmek için,
-günde 12 saat çalışıp 3 saatini yollarda geçirmeye ne kadar hayatta kalmak denirse -
ne olursa olsun kapağı bir üniversiteye atmanın zorunluluğunu üzerinde hissederek saatlerce okul-dershane-evde test çözme-aile baskısı noktaları arasında savruluyor,
ya da o uğrunda çok çalıştığı üniversiteyi bitirmiş,
kendini olabildiğince geliştirmiş,
sonuç olarak "maaşlı" bir işe girmiş,
şimdi de patron-müdür-müşteri-satıcı vs stresi altında ezilerek günlerini
"Allahım bitse de kurtulsam" bezginliği altında geçiriyor.

tabii hayalini kurmaya bile çekindiği gibi,
asla bir araba satın alamayacağı için,
alsa bile %90 ihtimalle benzin-vergi-otopark vs masraflar altında ezildiğinden,
yine işe gidip gelirken toplu taşımayı tercih edeceği için,
gün içinde belki de bi işle uğraşmadan kalabileceği tek zaman olan eve dönüş yolculuğu sırasında oturmak istiyor olabilir.

ayrıca unutmayın o "genç" sizin gibi hormonsuz gerçek yiyeceklerle beslenmedi.
GDO' suz bir domatesi belki hayatında görmedi.
içtiği herşeyin içine bilmem ne katkı maddesi katılmayan günlerden gelmedi.
her hafta sonu ve yaz dönemi kurs vs gibi bilimum aktiviteye "gönderildiğinden"
sizin gibi güneş altında kumlara basarak arkadaşlarıyla aylaklık edemedi,
güneş görmediğinden kemikleri zayıf,
arkadaşlarıyla sokakta oynamak ne demektir bilmediğinden de sosyal ilişkileri.
etrafında 14-15 yaşından itibaren kanser olmuş arkadaşları türedi.
merak ediyorum büyüklerimiz kendi gençliklerinde 30 yaş altı ölümcül hastalığı olan kaç kişiyle tanıştılar.
ama günümüz gençliği için artık bu olağan hale geldi.
genetiğiyle oynanmış yiyecekler,
sürekli etrafımızdan eksik olmayan radyasyon,
hava kirliliği ve 1 yaşından itibaren üzerimize yıkılan stresten dolayı,
fiziksel anlamda inanılmaz zayıf bünyeli ve yorgun bir gençlik yetişti.


ayrıca hala metro sistemini yaygınlaştıramamış bir ülkede,
insanların trafikte ve ayakta kalmak zorunda olduğu toplu taşıma sistemini de onlar yerleştirmedi.
sizin muhteşem zamanınız var ya,
işte o zamanlardan beri yürütülen siyaset ve yönetim anlayışı nedeniyle ülke bu halde.
siz her isteyenin üniversiteye girebileceği,
okuyanın da okumayanın da en azından hayatta kalabileceği kadar parayı kazanacağı bir işi rahatlıkla bulabileceği,
gençlerin bu sayede çocukluklarını ve gençliklerini baskı altında olmadan gerçek anlamda yaşayabilecekleri,
parkları-yaşam alanlarıyla insanın ciğerlerini besleyen,
tüketim çılgınlığının pompalanmadığı bir ülke yaratıp gençlerinize emanet edebilseydiniz
ve o ülkede hasbelkader bir yaşlı otobüste ayakta kalsaydı da gençler yer vermeseydi,
o zaman sitem edebilirdiniz.

ama yönetmeyi becerememe durumunuzdan dolayı geri dönülmez çıkmazlara soktuğunuz karmakarışık bir ülkede,
hepimizi 2 yaşından beri okuldan kursa, kurstan derse, oradan eve test çözmeye koştunuz.
apartmanların minicik odalarına mahkum ettiniz.
sonra da çok istediğiniz okulların sizin seçip zorla yolladığınız bölümlerini bitirdiğimizdede,
yine minicik havasız ofislerde işten çıkartılma korkusuyla günde 10-15 saat stres içinde ve bilgisayar-telefon vs radyasyonu altında çalışmaya mahkum ettiniz.
dolayısıyla "gençlerden" dinç kalıp bir de size eve dönüş yolunda otobüste 2 saat ayakta kalmayı göze alarak yer vermelerini bekleyemezsiniz.

ya da pardon, çok beklersiniz.

PS: en azından "sizin zamanınızda" magandalığı yok edebilseydiniz de,
her şeye rağmen içimden gelip birilerine yer vermek istediğimde,
ayağa kalkarsam tacize uğrarım korkusuyla yerime mıhlanıp kalmasaydım.



5 yorum:

gia dedi ki...

çok acıtıcı ama doğru tespitler....

Adsız dedi ki...

evet ya..kes,nlikle haklısın.. ben hatta belli yaşın üstündeki insanların neden iş dağılma saatinde ortalıkta olduklarına da şaşıyorum..
daha erken ya da daha geç dönsünler.. kalabalık da oluyor her yer o zaman..

ayrıca ben bile gençliğimde cıva filan değildim..
yer verirdim ama gözüm kalırdı =P

atalet

Hakkı dedi ki...

çok güzel yazmıssın tebrikler. bende şu istanbul büyükşehir belediyesine laf söyleyeyim bu konuda :

- Eyyyyy İstanbul Büyükşehir Belediyesiiiiiiiiii

niye otobüslerde yan koltuklar var? Niye otobüslerde şehirlerarası otobüsler gibi çifterli otobüsler yok?

Çünkü anlayışınız "ayakta yolculuk etmek esastır, bazı şanslılar oturabilir" şeklinde bir anlayış da ondan.

koltukları azaltmıssınız insanlar ayakta gitsin daha çok yolcu alalım diye. ama herif ayakta iki ayaklarını bir açıyorki o herifin durduğu yere iki koltuk çok rahat sığar. yani bir herifin ayakta durduğu yere iki kişiyi oturtabilirsiniz aslında. ben gözlemliyorum ayakta durulsun diye koltuk koymadığınız yerlere koltuk koysanız otobüs daha çok yolcu alacak.

ayrıca İBB insan taşıyor insan. hayvan taşımıyor. herkesin oturarak yolculuk etme hakkı vardır. Onun için sayın İstanbul Büyükşehir belediyesi yetkilileri önce otobüslerin koltuklarını şehirlerarası otobüsler gibi sık yapın. sonra yine ayakta kalan olursa ben yer vermeye razıyım.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi otobüslere az koltuk koyarak bizi yaşlılarla kavga ettirme. Adamgibi koltuk koy taşıtlara.

birde otobüsün gittiği yönün aksi istikamette koltuklar varki hiç oturamıyorum onlara. Midem bulanıyor. Adam gibi otobüsün gittiği istikamete doğru ve çifterli çifterli koltuklar koyun lan. Adam olun lan adam. Bir bilet 1,5 TL niye ayakta gidecekmişim lan? Nereye gidiyor bu bilet paraları? Adam gibi koltuk koyun lan.

ASLI dedi ki...

Dayanamayacağım, öpeceğim ben.. :)

Şımarık Peri dedi ki...

süper bi yazı... gerçekten süper... tebrik ediyorummm :)))